F
fiesta73
Guest
GAZETECİ İpek Çalışlar, uzun ve ciddi bir araştırma sürecinin ardından Mustafa Kemal Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın hayatını anlatan bir kitap yazdı.
Bugüne kadar bizlere anlatılan Latife Hanım ile İpek Çalışlar'ın araştırmasından sonra ortaya çıkan Latife Hanım arasındaki fark o kadar büyük ki insan kitabı okurken sanki bir macera romanı okuyormuş duygusuna kapılıyor.
"Latife Hanım"ı okurken daha önce duymadığım birçok ayrıntı hakkında da bilgi sahibi oldum.
Bunlardan bir tanesi beni gerçekten şaşırttı.
Latife Hanım Çankaya Köşkü'ne ilk ayak bastığında Atatürk'ün köpeği ile karşılaşır ve köpeğin adını sorar. Salih Bozok, köpeğin adını söyleyince de elleriyle ağzını kapatıp kıs kıs gülmeye başlar.
Köpek adını Yunan işgal ordularının başkomutanından almıştır: Trikopis!
O tarihte Trikopis, Atatürk'ün " düşmanı" idi. Bir insanın, köpeğine düşmanının adını koymuş olmasını yadırgadım.
Çünkü köpek seven herkes bilir ki, insanlar köpeklerine sevmedikleri birisinin ismini vermezler. Tam tersine köpeklerine derin bir sevgi ile bağlandıkları için ona en çok sevdiklerinin isimlerini bile verdikleri olur. Mesela Hıncal Uluç'un köpeğinin adı "Cimbom"du.
Bundan nasıl bir sonuç çıkarmalıyız bilmiyorum. Atatürk, aslında köpekleri sevmezdi de mecburiyetten mi bir köpek besliyordu, yoksa Trikopis, düşman bile olsa aslında saygı duyduğu birisi miydi?
Bugüne kadar bizlere anlatılan Latife Hanım ile İpek Çalışlar'ın araştırmasından sonra ortaya çıkan Latife Hanım arasındaki fark o kadar büyük ki insan kitabı okurken sanki bir macera romanı okuyormuş duygusuna kapılıyor.
"Latife Hanım"ı okurken daha önce duymadığım birçok ayrıntı hakkında da bilgi sahibi oldum.
Bunlardan bir tanesi beni gerçekten şaşırttı.
Latife Hanım Çankaya Köşkü'ne ilk ayak bastığında Atatürk'ün köpeği ile karşılaşır ve köpeğin adını sorar. Salih Bozok, köpeğin adını söyleyince de elleriyle ağzını kapatıp kıs kıs gülmeye başlar.
Köpek adını Yunan işgal ordularının başkomutanından almıştır: Trikopis!
O tarihte Trikopis, Atatürk'ün " düşmanı" idi. Bir insanın, köpeğine düşmanının adını koymuş olmasını yadırgadım.
Çünkü köpek seven herkes bilir ki, insanlar köpeklerine sevmedikleri birisinin ismini vermezler. Tam tersine köpeklerine derin bir sevgi ile bağlandıkları için ona en çok sevdiklerinin isimlerini bile verdikleri olur. Mesela Hıncal Uluç'un köpeğinin adı "Cimbom"du.
Bundan nasıl bir sonuç çıkarmalıyız bilmiyorum. Atatürk, aslında köpekleri sevmezdi de mecburiyetten mi bir köpek besliyordu, yoksa Trikopis, düşman bile olsa aslında saygı duyduğu birisi miydi?