Milliyetçilik kötü müdür?
Vatanseverlik iyi yönlendirildiğinde pozitif enerjiye dönüşebilecek bir güçtür. Ülkeyi kalkındırma, büyütme, koruma kollama boyutuyla pozitif bir anlam kazanır. Aydınlarımızın milliyetçiliği küçümseyen, aşağılayan tavırları, milliyetçi duyguları pozitif yönlendirme imkanını elden kaçırtmıştır
Türkiye, muhafazakârlığın modern yorumunu başarmış ve bunu yaşamıştır.Müslüman ülkeler arasında bunu başarabilmiş tek ülkedir.
Tüm dünyada muhafazakârlığı modern yorumuyla yaşayan ender ülkeler arasında Türkiye vardır.
Buna rağmen bu ülkede milliyetçiliğin modern yorumu bir türlü başarılamamış ve milliyetçilik hep ilkel yorumuyla bırakılmıştır.
Bunun en büyük sorumlusu aydınlarımızdır. Türk aydını, milliyetçi olmayı neredeyse bir hakaret olarak görür. Ona göre milliyetçilik mutlaka aşılması gereken bir tavırdır. Çünkü Türk aydınının kafasında milliyetçilik ile faşizm özdeşleştirilmiştir. Bu özdeşleştirmenin bir somut nedeni de vardır gayet tabii ki... Milliyetçiler, modern yorumlardan uzak olduklarından faşizme kolay geçiş yaparlar.
Türkiye’de ırkçılık yoktur, herkes vatanseverdir. Bu vatanseverlik ortada modern bir yorum olmadığından hemen milliyetçiliğe dönüşüverir. Sonra gelen kısa adım ise faşizmdir.
Oysa; vatanseverlik iyi yönlendirildiğinde son derece pozitif enerjiye dönüşebilecek bir güçtür. Ülkeyi kalkındırma, büyütme, koruma kollama boyutuyla pozitif bir anlam kazanır. Ancak aydınlarımızın milliyetçiliği küçümseyen, aşağılayan tavırları, milliyetçi duyguları pozitif yöne yönlendirme imkanını elden kaçırtmıştır.
Türkiye’nin muhafazakârlıkta olduğu gibi milliyetçilikte de modern yorumları bir an önce hayata geçirmeye ihtiyacı vardır. Bu yapılmadığı takdirde faşizm gerçek bir tehlike olarak gündemde kalacaktır.
Bunun başarılabilmesi için, önyargılarından kurtulmayı başarmış entelektüellere ihtiyaç vardır. Türk aydını milliyetçilik ile barışını yapmadığı takdirde pozitif güce dönüşebilecek bir fikri tamamen negatif güçlerin eline bırakmış olacaktır.
Milliyetçilik kendi başına kötü değildir. Bunun yorumsuz bırakılması, bunu içgüdüsel yaşayacak kitlelerin eline bırakılması asıl suçludur. Bir ülkede aydınlar her söyleme teorik müdahalede bulunmak zorundadır.
Onların ‘aydın’ diye tanımlanma nedeninin bu olduğu bile söylenebilir.
Gördüğünüz gibi yıllar önce başlatmaya çalıştığım bir düşünme sürecine (modern milliyetçilik, muhafazakârlık) hayatın dayatmaları üzerine yeniden dönmek zorunda kaldım. Bundan sonra asıl iş, felsefecilerin ve sosyal bilimcilerin olmalı.
Serdar TURGUT (Akşam)
Türkiye, muhafazakârlığın modern yorumunu başarmış ve bunu yaşamıştır.Müslüman ülkeler arasında bunu başarabilmiş tek ülkedir.
Tüm dünyada muhafazakârlığı modern yorumuyla yaşayan ender ülkeler arasında Türkiye vardır.
Buna rağmen bu ülkede milliyetçiliğin modern yorumu bir türlü başarılamamış ve milliyetçilik hep ilkel yorumuyla bırakılmıştır.
Bunun en büyük sorumlusu aydınlarımızdır. Türk aydını, milliyetçi olmayı neredeyse bir hakaret olarak görür. Ona göre milliyetçilik mutlaka aşılması gereken bir tavırdır. Çünkü Türk aydınının kafasında milliyetçilik ile faşizm özdeşleştirilmiştir. Bu özdeşleştirmenin bir somut nedeni de vardır gayet tabii ki... Milliyetçiler, modern yorumlardan uzak olduklarından faşizme kolay geçiş yaparlar.
Türkiye’de ırkçılık yoktur, herkes vatanseverdir. Bu vatanseverlik ortada modern bir yorum olmadığından hemen milliyetçiliğe dönüşüverir. Sonra gelen kısa adım ise faşizmdir.
Oysa; vatanseverlik iyi yönlendirildiğinde son derece pozitif enerjiye dönüşebilecek bir güçtür. Ülkeyi kalkındırma, büyütme, koruma kollama boyutuyla pozitif bir anlam kazanır. Ancak aydınlarımızın milliyetçiliği küçümseyen, aşağılayan tavırları, milliyetçi duyguları pozitif yöne yönlendirme imkanını elden kaçırtmıştır.
Türkiye’nin muhafazakârlıkta olduğu gibi milliyetçilikte de modern yorumları bir an önce hayata geçirmeye ihtiyacı vardır. Bu yapılmadığı takdirde faşizm gerçek bir tehlike olarak gündemde kalacaktır.
Bunun başarılabilmesi için, önyargılarından kurtulmayı başarmış entelektüellere ihtiyaç vardır. Türk aydını milliyetçilik ile barışını yapmadığı takdirde pozitif güce dönüşebilecek bir fikri tamamen negatif güçlerin eline bırakmış olacaktır.
Milliyetçilik kendi başına kötü değildir. Bunun yorumsuz bırakılması, bunu içgüdüsel yaşayacak kitlelerin eline bırakılması asıl suçludur. Bir ülkede aydınlar her söyleme teorik müdahalede bulunmak zorundadır.
Onların ‘aydın’ diye tanımlanma nedeninin bu olduğu bile söylenebilir.
Gördüğünüz gibi yıllar önce başlatmaya çalıştığım bir düşünme sürecine (modern milliyetçilik, muhafazakârlık) hayatın dayatmaları üzerine yeniden dönmek zorunda kaldım. Bundan sonra asıl iş, felsefecilerin ve sosyal bilimcilerin olmalı.
Serdar TURGUT (Akşam)