Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Savaşlar Yönettim, Bir Kadını Yönetemiyorum

SaTBiL™

Administrator
Local time
13:37
Katılım
19 Mart 2006
Mesajlar
6,990
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
www.cekingen.net
Ata'nın hayatından ilk özel detaylar... Yaverinin anıları çıktı...
mansetlatife9hanim0ataturk8.jpg

Mustafa Kemal Atatürk'ün özel hayatına ışık tutan kitaptaki anılara göre, Gazi'nin eşi Latife Hanım, sofraların uzamasına topuklarını vurarak tepki veriyor, Atatürk'e öfkeli sesi salonlardan taşıyordu.

Atatürk'ün yaveri Salih Bozok'un anılarını içeren "Latife & Fikriye / İki Aşk Arasında Atatürk" isimli kitap, Mustafa Kemal'in özel hayatına ışık tutuyor. İsmet Bozdağ'ın derlediği ve Truva Yayınları'ndan bu hafta sonu çıkacak kitapta Bozok, Atatürk'ü, "Ben, Mustafa Kemal Paşa'nın sadece arkadaşı, dostu değil, hayranı idim... Bakışları başkaydı, düşünceleri başkaydı, insan münasebetleri başkaydı; velhasıl o kadar başkaydı ki, tanıyanlar ya ateşböcekleri gibi ışığına pervane kesiliyorlar ya da çekilip gidiyorlardı. Ben, pervane kesilenlerdendim" diye anlatıyor. Kitaptan bazı bölümler şöyle:

'Fikriye, Atatürk'ü oyalamayı biliyordu'

"Fikriye, ortadan az uzun, ince, kara gözlü, kara kaşlı, aydınlık yüzlü bir kadındı. Güzelden fazla, alımlı idi... İstediği zaman kişiliğini insana duyurur, istediği zaman odanın içinde varlığı fark edilmezdi (...) Paşa, sabahları Fikriye'yi alarak yürüyüşe çıkar ve bu yürüyüşlerden çok hafiflemiş olarak dönerdi. Demek ki Fikriye, Paşa'nın canını sıkmamayı ve onu oyalamayı biliyordu."

'Beni niçin eşime gammazlıyorsun?'

"Paşa, cephedeydi. Rakı içiliyormuş. Makbule Hanım'ın kadehi boş olduğu için Fikriye Hanım:

- Sen niye içmiyorsun abla?.. diye sormuş...

Vay, sen misin soran!.. Makbule Hanım alı alına, moru moruna karışıp ateş püskürmüş:

- Vay sen benim rakı içtiğimi kocama niçin gammazlıyorsun? diye.

Sofra altüst olmuş, yemek herkesin burnundan gelecek... Mustafa Mecdi Bey dayanamamış ve bir kâğıda, 'Ya şimdi susarsın ya da 'boş' kâğıdını yazarım' notunu yazmış... Makbule Hanım susmuş"

* * *
"Zübeyde Hanım çağırdı:

- Bak, evlatçığım... On gün var otururuz bu kızcağızın evinde... İyidir hoştur fakat tutmamıştır gözüm bu işi!.. O sever Gazi Paşa'yı!.. O sevmez efendim, Mustafa Kemal Efendi'yi... O ister, Paşa'nın karısı olsun! O ister, kurulsun Çankaya'da, buyursun ona buna! Sevemez o benim Mustafamı... Sen beni çabuk götüresin Ankara'ya... Söyleyeyim Mustafa'ya bu iş olmaz!.."

'Aman Paşam, ucuza kapatıyorsunuz'

"Kadı, törene başlamadan önce benden 'Mihri Müeccel'in ne olacağını sordu.

Ben de Paşama sordum:

- '10 dirhem gümüş' demez mi?..

Bu miktar, en fakir insanın vermeyi benimsediği para idi. Kazım Karabekir Paşa, Gazi Paşa'ya:

- Aman Paşam, ucuza kapatıyorsunuz!.. dedi."

* * *

"(...) Sofraların uzaması inatlaşmasına karşı Latife, yeni bir silah bulmuştu: Sofra, saat 23.00'ü geçince, sofraya rastlayan odaya giriyor, topuklu pabuçlarıyla tepinmeye başlıyordu!.. Paşa'nın bu rezaletten kurtulmak için başvurduğu küsmeler, gözdağı vermeler, hırçınlıklar para etmedi. Paşa, ne yaparsa yapsın, Latife bildiğini okuyordu!.."

* * *
"Paşa, Latife'nin öfkeden kapkara kesilmiş gözlerini, pençe pençe kızarmış yüzünü görünce, Vali'ye veda etti ve dinlenmek için eve girdiler. Kendileri için hazırlanan daireye gelince, Latife Hanım'ın ciyak ciyak sesi bütün mahalleyi doldurdu:

- Sen bana herkesin içinde nasıl hakaret edersin?..

- Fakat...

- Fakatı makatı yok... Ben senin karın mıyım, değil miyim?.. Nasıl oturtursun beni arabanın solunda!..

- Yanlış değerlendirmeler yapmışsın Latife... Sana bu gezinin resmi bir gezi olacağını söylemiştim!..

- Ne olmuş gezi resmi ise?.. Ne olmuş Mareşal üniformasıyla çıkmışsan?.. Bana hakaret etmek için gerekçe mi bunlar?..

- Lütfen yavaş konuş... Bütün Adana, alt katta bizi dinliyor!..

- Bütün Adana değil, bütün Türkiye, bütün dünya dinlesin... Hayır, bana hakaret edemezsin!...

'Savaşlar kazandım, bir kadını yönetemiyorum'

"Latife her topuk vuruşta tahta ev duvarlarıyla beraber sallanıyordu! (...) Tepindi, tepindi, sonunda yorulup sustu. Bir süre sonra yukardan hıçkırık sesleri geliyordu. Paşa, kalkmaya hazırlanırken şunları söylüyordu:

- Hayatımda yaptığım hatalardan biri de evlenmektir. İşte görüyorsunuz... Ordular yönettim, Meclisler yönettim, savaşlar yaptım, kazandım ama, bir kadını yönetemiyorum. Okumuş da olsa, iyi aile de olsa, sonunda kadın, kadındır! Bir devlet adamına eş olmak, belki zor bir sanat.. Fakat bir devlet adamının eşi olarak kendisine ne yapmak düştüğünü bilmemek acıklı bir şey."

* * *

Latife, bağırıyordu:

- Ben, senin değil karın, bastonun olsam, daha çok ilgi gösterirdin!.. Bu nasıl kabalık?.. Sen beni verem edip öldürmek mi isliyorsun?..

Paşa, alçak sesle:

- Latife, yeter!.. Parmağıma, zilin düğmesini aratıyorsun!.. Daha bir kelime söyleyecek olursan, seni İzmir'e gönderirim!..


Latife, biraz ağladı ve sustu. Gerçekten hepimiz bu olup bitenlere yürekten üzüldük..."

* * *

"Latife Hanım'ın sesi salonları, odaları aşan boyutlar içinde çın çın ötüyordu:

- Yol boyunca kadınların boynuna sarılıp öptüğün yetmedi de, şimdi de ordu komutanlarının karılarını mı baştan çıkaracaksın?.. Utanmıyor musun?..

- Sus diyorum, sus!.. Elimden bir kaza çıkacak!..

- Susmayacağım!.. Dünyanın sonu olduğunu bilsem, yine de susmayacağım. Bıktım artık bu rezaletlerden!..

- Sus diyorum, Latife!.. Sabrımın sonuna geldin!..

- Susmuyorum!.. Öldürecek misin?.. İşte buyur, öldür!.. Susmayacağım!..

Ses kesildi. Gazi'nin sert ayak sesleri duyuldu. Bir oda kapısı açıldı, kapandı... Sonra her zaman olduğu gibi Latife'nin hıçkırıkları duyuldu ve sessizlik..."

* * *
"Paşa beni çağırdı. Durumu özetledi ve Latife'nin benden başka kimseyle Ankara'ya dönmeye razı olmadığını, onunla Ankara'ya dönmemi buyurdu. Düşünceliydi:

- Latife, daha nikâhım altındadır. Yani, Devlet Başkanının eşidir. Bu nedenle, yol boyunca bu niteliği ile karşılanacaktır. Şu mektubu da al; Ankara'ya varınca İsmet Paşa'ya verirsin!.. Gereken işlemleri yaparlar. Bu evlilik de burada biter!..

Gözlerimle, Paşa'nın sinirli mi, üzgün mü olduğunu araştırıyordum. Fakat bir şey anlayamadım. Yalnız, gerektiği ölçüde ciddi idi.

- Hemen mi hareket edilecek?..

- Hemen, bir an önce...

- Emredersiniz..."
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst