Va'd lügatte "söz verme veya söz verilen şey" demektir. Istılahta ise; bir kimsenin bir işi yapacağına veya yapmayacağına dair söz verdiği hususdur. Buna göre bir şeyi yapmak üzere söz ve güvence vermek va'd'dır. Va'd ve aynı kökten gelen kelimeler; Allah'ın mükâfat va'di ve ceza va'di manasına olmak üzere toplam Kur'ân'ın 100 ayrı yerinde geçmektedir. Aynı kavram ile söz verdiği halde şeytanın va'dini yerine getirmediğine de dikkat çekilmekte ve bu husus üç ayrı âyette belirtilmektedir.Vaîd ise, iyiliğe sevk veya kötülükten kurtarmak için ilerde olacak kat'î hadiseleri haber vererek korkutmak veya bir azabı haber vermektir.
Va'd ve vaîd, kelam ilmi açısından Mutezile ile Ehl-i Sünnet mensublarının üzerinde görüş ayrılığına düştükleri bir husustur. Zira Mutezile'ye göre büyük günah işleyen, tevbe etmeden ölürse ebedî olarak cehennemde kalacaktır. Ona şefaat bile yapılmayacaktır. Çünkü büyük günah ebedî olarak cehennemde kalmayı gerektirir. Büyük günahlardan kaçınanların küçük günahları da affolunur. Mutezile bu tutumu ile hem Mürciye'ye karşı çıkmış, hem de ameli îmândan cüz saymış, şefaatı daraltmış ve kısmen de inkâr etmiştir. Ehl-i Sünnet ise, büyük günah konusunda daha mutedil bir görüşü benimseyerek bu tür insanların cezalarını çektikten sonra cennete gireceklerini söylemiştir. (F.K.)
alıntı
Va'd ve vaîd, kelam ilmi açısından Mutezile ile Ehl-i Sünnet mensublarının üzerinde görüş ayrılığına düştükleri bir husustur. Zira Mutezile'ye göre büyük günah işleyen, tevbe etmeden ölürse ebedî olarak cehennemde kalacaktır. Ona şefaat bile yapılmayacaktır. Çünkü büyük günah ebedî olarak cehennemde kalmayı gerektirir. Büyük günahlardan kaçınanların küçük günahları da affolunur. Mutezile bu tutumu ile hem Mürciye'ye karşı çıkmış, hem de ameli îmândan cüz saymış, şefaatı daraltmış ve kısmen de inkâr etmiştir. Ehl-i Sünnet ise, büyük günah konusunda daha mutedil bir görüşü benimseyerek bu tür insanların cezalarını çektikten sonra cennete gireceklerini söylemiştir. (F.K.)
alıntı