Vadeli alışveriş, veresiye usulü satım, başka bir ifadeyle bedelin belirlenen bir süre sonunda ödenmesi şeklinde yapılan alışveriş şeklidir. Ticarî işlemlerin en yaygını olan bey', mülkiyeti nakleden, bağlayıcı, iki taraflı, tam bir akittir. Satılan malın bedeli peşin olarak ödenebileceği gibi, vadeli veya taksitli de olabilir. Özellikle günümüz ekonomik şartlarında, alıcıya kolaylık sağlamak, sürümü artırmak, malı elinden çıkarmak amacıyla sıkça başvurulan bu alışveriş usulünde, taksit şekillerinin ve vadenin taraflarca bilinmesi gerekir.
Bu tür alışverişlerde vade farkı alınıp alınamayacağı bir problem olarak önümüze çıkmaktadır. Bazı âlimler bunun bir akit içinde iki alışveriş olduğunu ve bunun da Hz. Peygamber tarafından yasaklandığını ileri sürerek caiz olmadığını söylemekte (Ahmed ibn Hanbel, Müsned, I/394); bunda faiz ihtimali olduğunu belirtmektedirler. Buna karşılık çoğunluk ise, vadeli satışlarda, vade farkının alınabileceği görüşündedir. Günümüzün karmaşık ekonomik sistemi içerisinde ve enflasyonun hızla yükseldiği ticari ortamda, paranın değeri devamlı olarak düşmekte, eşyanın fiyatı ise artmaktadır. Satıcıların vadeli veya taksitli satışlarında, bunu göz önünde bulundurmamaları halinde, sattığı malının yerine yenisini alamayıp zarara girmesine sebep olacaktır.
Günümüzde benimsenen kağıt para rejiminde, paranın üzerinde yazılı rakam değil, her birinin temsil ettiği değer esas alınmaktadır. Dolayısıyla, borçların ödenmesinde de, alınan değer ile verilen değer arasında denklik sağlanması gerekir. Buna göre, paranın değer kaybetmesi halinde yapılacak ödemelerde, rakam olarak fazla ödemek suretiyle değer olarak eşitlik sağlanmış olacaktır. Bu şekilde bir anlayışla, paradaki değer kaybının ödettirilmesi, İslâm hukukunun kabul ettiği prensiplere ters düşmez. Zira, paranın satın alma gücü düştüğü halde, alacaklıya eski değer üzerinden ödemede bulunmak ona zarar vermek demektir. Halbuki zarar vermek de, zarara karşılık zarar vermek de yasaklanmıştır (Mâlik, Kitabu'l-Akdiye, No: 1426). Diğer taraftan Hz. Peygamberin bir akit içinde iki satış yasağı, akit içerisinde iki fiyatın belirlenmesinde söz konusu olur. Halbuki vadeli alışverişlerde, akit kurulmadan önce peşin ve vadeli fiyatı belirtilmekte ve daha sonra akit bunlardan birisi üzerinde tahakkuk etmektedir. Akdin bu şekilde kurulması ve akit kesinleştikten sonra fiyatlarda bir belirsizlik söz konusu olmaması durumunda vade farkında bir sakınca bulunmamaktadır. (İ.P.)
alıntı
Bu tür alışverişlerde vade farkı alınıp alınamayacağı bir problem olarak önümüze çıkmaktadır. Bazı âlimler bunun bir akit içinde iki alışveriş olduğunu ve bunun da Hz. Peygamber tarafından yasaklandığını ileri sürerek caiz olmadığını söylemekte (Ahmed ibn Hanbel, Müsned, I/394); bunda faiz ihtimali olduğunu belirtmektedirler. Buna karşılık çoğunluk ise, vadeli satışlarda, vade farkının alınabileceği görüşündedir. Günümüzün karmaşık ekonomik sistemi içerisinde ve enflasyonun hızla yükseldiği ticari ortamda, paranın değeri devamlı olarak düşmekte, eşyanın fiyatı ise artmaktadır. Satıcıların vadeli veya taksitli satışlarında, bunu göz önünde bulundurmamaları halinde, sattığı malının yerine yenisini alamayıp zarara girmesine sebep olacaktır.
Günümüzde benimsenen kağıt para rejiminde, paranın üzerinde yazılı rakam değil, her birinin temsil ettiği değer esas alınmaktadır. Dolayısıyla, borçların ödenmesinde de, alınan değer ile verilen değer arasında denklik sağlanması gerekir. Buna göre, paranın değer kaybetmesi halinde yapılacak ödemelerde, rakam olarak fazla ödemek suretiyle değer olarak eşitlik sağlanmış olacaktır. Bu şekilde bir anlayışla, paradaki değer kaybının ödettirilmesi, İslâm hukukunun kabul ettiği prensiplere ters düşmez. Zira, paranın satın alma gücü düştüğü halde, alacaklıya eski değer üzerinden ödemede bulunmak ona zarar vermek demektir. Halbuki zarar vermek de, zarara karşılık zarar vermek de yasaklanmıştır (Mâlik, Kitabu'l-Akdiye, No: 1426). Diğer taraftan Hz. Peygamberin bir akit içinde iki satış yasağı, akit içerisinde iki fiyatın belirlenmesinde söz konusu olur. Halbuki vadeli alışverişlerde, akit kurulmadan önce peşin ve vadeli fiyatı belirtilmekte ve daha sonra akit bunlardan birisi üzerinde tahakkuk etmektedir. Akdin bu şekilde kurulması ve akit kesinleştikten sonra fiyatlarda bir belirsizlik söz konusu olmaması durumunda vade farkında bir sakınca bulunmamaktadır. (İ.P.)
alıntı