Karşılıksız vermek, bağışlamak, hibe etmek anlamındaki "v-h-b" kökünden türeyen ve vâhib kelimesinin mübalağalı şekli olan vehhâb çok bağışlayan, çok hibe eden demektir. Allah'ın sıfatı olarak vehhâb, yaratıklarına karşılık beklemeden maddî-manevî pek çok nimet veren, ikramında devamlı olan, lütfu, ihsan ve rahmeti bütün varlıkları kuşatan demektir.
Allah'ın bu sıfatı Kur'ân'da üç âyette geçmiştir. "(Aklı selim sahipleri); Rabbimiz! Bizi doğru yola illettikten sonra kalbimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver, çünkü sen vehhâbsın' (derler)." (Âl-i İmrân, 3/8), "Yoksa, aziz, vehhâb olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı?" (Sâd, 38/9), "(Süleyman); `Rabbim! Beni affet, bana benden sonra kimseye nasip olmayan bir mülk ver, çünkü sen vehhâbsın (çok lütfedensin)' (dedi)." (Sâd, 38/35) İlk iki âyette vahhab ismi zikredilerek Allah'tan rahmet, son âyette mülk/saltanat istenmiştir.
Kur'ân'da Allah'ın bu vasfı "vehebe - yehebü" fiiliyle de ifade edilmiştir. Bu fiillerin geçtiği âyetlerde Allah'ın evlat (İbrahim, 14/39; Şura, 42/49), hüküm (Şuarâ, 26/21) ve dost (Meryem, 19/5) vermesi söz konusu edilmiştir. Bunlardan Allah'ın vehhâb sıfatının, kullarına her türlü maddî ve manevî nimetlerini bolca ihsan etmesi anlamında olduğunu anlıyoruz.
Allah, cömerttir, ikram, ihsan ve lütfu devamlıdır, karşılıksızdır. Yerin ve göğün hazineleri O'nun katındadır. Her şeyin sahibi O'dur. Dilediğine bol rızık, mal-mülk, hidâyet, sıhhat, afiyet, şöhret, makam, itibar, ilim, basiret, hikmet ve hidâyet verir. Bütün bunlar, O'nun vehhâb olmasının sonucudur. (İ.K.)
alıntı
Allah'ın bu sıfatı Kur'ân'da üç âyette geçmiştir. "(Aklı selim sahipleri); Rabbimiz! Bizi doğru yola illettikten sonra kalbimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver, çünkü sen vehhâbsın' (derler)." (Âl-i İmrân, 3/8), "Yoksa, aziz, vehhâb olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı?" (Sâd, 38/9), "(Süleyman); `Rabbim! Beni affet, bana benden sonra kimseye nasip olmayan bir mülk ver, çünkü sen vehhâbsın (çok lütfedensin)' (dedi)." (Sâd, 38/35) İlk iki âyette vahhab ismi zikredilerek Allah'tan rahmet, son âyette mülk/saltanat istenmiştir.
Kur'ân'da Allah'ın bu vasfı "vehebe - yehebü" fiiliyle de ifade edilmiştir. Bu fiillerin geçtiği âyetlerde Allah'ın evlat (İbrahim, 14/39; Şura, 42/49), hüküm (Şuarâ, 26/21) ve dost (Meryem, 19/5) vermesi söz konusu edilmiştir. Bunlardan Allah'ın vehhâb sıfatının, kullarına her türlü maddî ve manevî nimetlerini bolca ihsan etmesi anlamında olduğunu anlıyoruz.
Allah, cömerttir, ikram, ihsan ve lütfu devamlıdır, karşılıksızdır. Yerin ve göğün hazineleri O'nun katındadır. Her şeyin sahibi O'dur. Dilediğine bol rızık, mal-mülk, hidâyet, sıhhat, afiyet, şöhret, makam, itibar, ilim, basiret, hikmet ve hidâyet verir. Bütün bunlar, O'nun vehhâb olmasının sonucudur. (İ.K.)
alıntı