Birine yaklaşmak, birinin işini üzerine almak, idare etmek, birine iyilik etmek, yardım etmek ve bakmak anlamlarındaki "v-l-y" kökünden türeyen veli (çoğulu evliya) dost, seven, yardım eden, koruyup gözeten, bakan, birinin işini üzerine alan, idâre eden demektir. Vâli ve mevlâ kelimeleri de aynı anlamdadır.
Velî ve mevlâ kelimeleri Kur'ânda hem insanlar (Fussilet, 41/34) hem de Allah için, "vâli" kelimesi ise sadece Allah için kullanılmıştır: "Yoksa Allah'tan başka veliler mi edindiler? Veli yalnız Allah'tır..." (Şûrâ, 42/9), "...O velîdir, hamîddir." (Şûrâ, 42/28), "Veli olarak Allah yeter, yardımcı olarak Allah yeter." (Nisâ, 4/45).
Allah'ın velî vasfı sadece müminlere yöneliktir. "Zâlimlerin ne velîleri ne de yardımcıları vardır." (Şûra, 42/8).
Vâli ismi sadece bir âyette geçmiştir: "?Onların O'ndan başka koruyup kollayanı (vâli) yoktur." (Ra'd, 13/11).
Mevlâ kelimesi Kur'ân'da 21 âyette geçmiş olup bunlardan 12'si Allah ile ilgilidir: "Biliniz ki şüphesiz Allah, mevlanızdır. O ne güzel mevlâ, ne güzel yardımcıdır." (Enfâl, 8/40), "...Allah mevlânızdır. O alîmdir, hakîmdir." (Tahrim, 66/2), "...Allah, îmân edenlerin mevlâsıdır. Kâfirlerin ise mevlâları yoktur." (Muhammed, 47/11), "...Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim mevlâmızsın..." (Bakara, 2/286).
Nasîr, hamîd, şefî', hakîm, alîm, rahmet, mağfiret ve afüvv kelimeleri ile birlikte geçmesi mevlâ ve velî kelimelerinin anlamını ortaya koymaktadır. Allah'ın velisi ve mevlâsı demek; Allah müminleri sever, korur, görüp gözetir, onlara yardım eder, sâlih amellerinin karşılığını eksiksiz verir, lütfundan ihsanda bulunur demektir. (İ.K.)
Müminin sıfatı olarak velî kavramı, Allah'ın dostu ve sevgili kulu demektir. Kur'ân'da sâlih ve muttaki olan müminlerin Allah'ın dostu (velî) olduğu bildirilmiştir (Yûnus, 10/62-63; A'râf, 7/196). Müminlerin velisi ancak Allah, O'nun Resûlü, müminler ve meleklerdir (Mâide, 5/55; Fussilet, 41/31). Bu sebeple müminler, şeytanı ve avanesini, kâfirleri, Yahûdi ve Hristiyanları, Allah'ın dinini eğlence ve alay konusu edinenleri, îmâna, küfrü tercih ediyorlarsa -baba ve kardeşlerini bile- dost edinmezler (Âl-i İmrân, 3/28; Nisâ, 4/28, 76, 119; Mâide, 5/51; Tevbe, 9/23). Bir kudsi hadiste Allah'ın veli kullarına olan yardımı şöyle anlatılmıştır: "Allah bir kulunu sevdiği zaman onun gören gözü, duyan kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur." (Buhârî, Rekâik, 38).
Veliler; masum değillerdir, günah işlerler, ancak ısrar etmezler; son nefeste îmânla vefat etme garantileri yoktur. (M.C.)
Bir fıkıh terimi olarak velî, başkalarının üzerinde veya onların hakkında tasarruf etme yetkisine sahip kişi anlamına gelmektedir. Bu yetkiye ise velâyet denir. (bk. Velâyet) (İ.P.)
alıntı
Velî ve mevlâ kelimeleri Kur'ânda hem insanlar (Fussilet, 41/34) hem de Allah için, "vâli" kelimesi ise sadece Allah için kullanılmıştır: "Yoksa Allah'tan başka veliler mi edindiler? Veli yalnız Allah'tır..." (Şûrâ, 42/9), "...O velîdir, hamîddir." (Şûrâ, 42/28), "Veli olarak Allah yeter, yardımcı olarak Allah yeter." (Nisâ, 4/45).
Allah'ın velî vasfı sadece müminlere yöneliktir. "Zâlimlerin ne velîleri ne de yardımcıları vardır." (Şûra, 42/8).
Vâli ismi sadece bir âyette geçmiştir: "?Onların O'ndan başka koruyup kollayanı (vâli) yoktur." (Ra'd, 13/11).
Mevlâ kelimesi Kur'ân'da 21 âyette geçmiş olup bunlardan 12'si Allah ile ilgilidir: "Biliniz ki şüphesiz Allah, mevlanızdır. O ne güzel mevlâ, ne güzel yardımcıdır." (Enfâl, 8/40), "...Allah mevlânızdır. O alîmdir, hakîmdir." (Tahrim, 66/2), "...Allah, îmân edenlerin mevlâsıdır. Kâfirlerin ise mevlâları yoktur." (Muhammed, 47/11), "...Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim mevlâmızsın..." (Bakara, 2/286).
Nasîr, hamîd, şefî', hakîm, alîm, rahmet, mağfiret ve afüvv kelimeleri ile birlikte geçmesi mevlâ ve velî kelimelerinin anlamını ortaya koymaktadır. Allah'ın velisi ve mevlâsı demek; Allah müminleri sever, korur, görüp gözetir, onlara yardım eder, sâlih amellerinin karşılığını eksiksiz verir, lütfundan ihsanda bulunur demektir. (İ.K.)
Müminin sıfatı olarak velî kavramı, Allah'ın dostu ve sevgili kulu demektir. Kur'ân'da sâlih ve muttaki olan müminlerin Allah'ın dostu (velî) olduğu bildirilmiştir (Yûnus, 10/62-63; A'râf, 7/196). Müminlerin velisi ancak Allah, O'nun Resûlü, müminler ve meleklerdir (Mâide, 5/55; Fussilet, 41/31). Bu sebeple müminler, şeytanı ve avanesini, kâfirleri, Yahûdi ve Hristiyanları, Allah'ın dinini eğlence ve alay konusu edinenleri, îmâna, küfrü tercih ediyorlarsa -baba ve kardeşlerini bile- dost edinmezler (Âl-i İmrân, 3/28; Nisâ, 4/28, 76, 119; Mâide, 5/51; Tevbe, 9/23). Bir kudsi hadiste Allah'ın veli kullarına olan yardımı şöyle anlatılmıştır: "Allah bir kulunu sevdiği zaman onun gören gözü, duyan kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur." (Buhârî, Rekâik, 38).
Veliler; masum değillerdir, günah işlerler, ancak ısrar etmezler; son nefeste îmânla vefat etme garantileri yoktur. (M.C.)
Bir fıkıh terimi olarak velî, başkalarının üzerinde veya onların hakkında tasarruf etme yetkisine sahip kişi anlamına gelmektedir. Bu yetkiye ise velâyet denir. (bk. Velâyet) (İ.P.)
alıntı