Sözlükte "bulmak" anlamına gelen vicâde, hadis ıstılahında, bir râvînin kendisi ile aynı ya da farklı bir çağda yaşayan hocaya ait hadisleri, o hocaya ait el yazısıyla bulmasına ve elde etmesine denir. Bu hadisleri bulan kimse, hocadan dinlemediği gibi kendisine rivâyet izni de verilmemiştir. Herhangi bir hadis kitabı elde eden kimse, müellifin çağdaşı olsun veya olmasın, o kitaptaki hadisleri rivâyet ederse, vicâde yolu ile rivâyet etmiş olur. Bu tür rivâyette, hadisi vicâde yoluyla elde ettiğini belirtmesi gerekir. Ahmed ibn Hanbel'in müsned'inde, oğlu Abdullah tarafından bu şekilde rivâyet edilen hadisler vardır.
Vicâde yolu ile rivâyet edilen hadislerle amel edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. İmam Mâlik ve bir çok hadisci bunlarla amel etmenin caiz olmadığını kabul ederken; İmam Şâfiî ve diğer Şafiî imamlar, İbn Salah ve İbn Kesir gibi âlimler, kitaba güvenildiği ya da sika bir hocanın yazısı olduğu kesin olarak anlaşıldığı takdirde, makbul bir isnadla gelen hadislerle amel etmenin gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. (A.G.)
alıntı
Vicâde yolu ile rivâyet edilen hadislerle amel edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. İmam Mâlik ve bir çok hadisci bunlarla amel etmenin caiz olmadığını kabul ederken; İmam Şâfiî ve diğer Şafiî imamlar, İbn Salah ve İbn Kesir gibi âlimler, kitaba güvenildiği ya da sika bir hocanın yazısı olduğu kesin olarak anlaşıldığı takdirde, makbul bir isnadla gelen hadislerle amel etmenin gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. (A.G.)
alıntı