Ebû Sülaymân ez-Zâhirî diye bilinen Dâvûd bin Ali el-İsfehânî'ye nispet edilen bir mezheptir. Bu mezhepte; Kur'ân ve sünnetin zahiri esas alındığı için bu isimle tanınmıştır. Dâvûd ez-Zâhirî, ümmetin bütün âlimlerinden sadır olanlar dışında icma'ı, âyet ve hadise dayananların dışında da kıyası delil olarak kabul etmemiş, bunun dışında kalan, içtihat, istihsan ve benzeri delillerle amel etmekten kaçınmıştır.
Zâhirî mezhebi özellikle Endülüs'te yayılmış ve beşinci asra kadar da varlığı sürdürmüştür. Daha sonra yavaş yavaş çözülmeye başlamış ve nihayet hicrî sekizinci asırda mensubu kalmadığından sona ermiştir. İbn Hazm diye meşhur olan, Ebû Muhammed Ali bin Hazm el-Endelûsî bu mezhep imamlarından biridir.
Bu mezhep, âyet ve hadislerin zahirine sarılarak, içtihat ve kıyastan şiddetli bir şekilde kaçınmasına rağmen, bazen teorilerinde tek başına kalmıştır. Bazı görüşleri diğer İslâm mezheplerinden intikal eden görüşlere uymamakla birlikte, çağdaş batıda kabul edilen görüşlere yakındır. Meselâ, bu mezhepte zengin kadının fakir kocasına nafaka vermesi gerektiği kabul edilmiştir. (İ.P.)
alıntı
Zâhirî mezhebi özellikle Endülüs'te yayılmış ve beşinci asra kadar da varlığı sürdürmüştür. Daha sonra yavaş yavaş çözülmeye başlamış ve nihayet hicrî sekizinci asırda mensubu kalmadığından sona ermiştir. İbn Hazm diye meşhur olan, Ebû Muhammed Ali bin Hazm el-Endelûsî bu mezhep imamlarından biridir.
Bu mezhep, âyet ve hadislerin zahirine sarılarak, içtihat ve kıyastan şiddetli bir şekilde kaçınmasına rağmen, bazen teorilerinde tek başına kalmıştır. Bazı görüşleri diğer İslâm mezheplerinden intikal eden görüşlere uymamakla birlikte, çağdaş batıda kabul edilen görüşlere yakındır. Meselâ, bu mezhepte zengin kadının fakir kocasına nafaka vermesi gerektiği kabul edilmiştir. (İ.P.)
alıntı