Sözlükte "meşakkat, ihtiyaç, çaresizlik" anlamına gelen zarûret, dinî bir kavram olarak, insanın defetme imkânı olmayan ve nefsine veya bazı uzuvlarına zarar getirecek bir tehlike içerisine düşmesi halidir. Ayrıca İslâm hukukunda ihtiyaçlar da zarûret menzilesinde kabul edilmiştir. Buna göre zarûret, insanın canına, uzuvlarına, kişiliğine, aklına, malına veya bunların tabiilerine bir zararın veya eziyetin gelmesinden korkulan tehlike veya şiddetli meşakkat halidir. Ölümle tehdit, hastalık, çölde aç ve susuz kalmak böyledir.
Zarûret halinin tespitinde, ibadet ve muâmelâtın ayrı ayrı göz önünde bulundurularak örfe itibar edilmesi gerekir. Ayrıca zarûret halinin oluşması için tehlikenin mevcut olması, tehlikenin mülzim olması ve zarûret halini ortadan kaldıracak meşru başka bir yol bulunmaması gerekir.
İslâm dini, kolaylık ve rahmet dinidir. Bu nedenle zarûret ve ihtiyaç hallerinde zarûretin derecesine göre hükümlerde esneklik sağlanarak bazı istisnalar getirilmiştir. Ancak bunda haddi aşmamak ve gönülden meyletmemek gerekir. Kur'ân-ı Kerim'de; "Şüphesiz Allah size ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, arzulamaksızın ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan, çokça esirgeyendir." buyurulmaktadır (Bakara, 2/173). Zarûret veya ihtiyaç hallerinde yasakları yapmaya, farz ve vacipleri terk etmeye izin veren bu istisnaî hükümlere ruhsat denir. (bk. Ruhsat, İkrâh, Umûmu Belvâ) (İ.P.)
alıntı
Zarûret halinin tespitinde, ibadet ve muâmelâtın ayrı ayrı göz önünde bulundurularak örfe itibar edilmesi gerekir. Ayrıca zarûret halinin oluşması için tehlikenin mevcut olması, tehlikenin mülzim olması ve zarûret halini ortadan kaldıracak meşru başka bir yol bulunmaması gerekir.
İslâm dini, kolaylık ve rahmet dinidir. Bu nedenle zarûret ve ihtiyaç hallerinde zarûretin derecesine göre hükümlerde esneklik sağlanarak bazı istisnalar getirilmiştir. Ancak bunda haddi aşmamak ve gönülden meyletmemek gerekir. Kur'ân-ı Kerim'de; "Şüphesiz Allah size ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, arzulamaksızın ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan, çokça esirgeyendir." buyurulmaktadır (Bakara, 2/173). Zarûret veya ihtiyaç hallerinde yasakları yapmaya, farz ve vacipleri terk etmeye izin veren bu istisnaî hükümlere ruhsat denir. (bk. Ruhsat, İkrâh, Umûmu Belvâ) (İ.P.)
alıntı