Zâtî sıfatlar; Allah'ın zatını niteleyen sıfatlardır. Bunlar; "vücut", "kıdem", "bekâ", "vahdâniyet", "muhâlefetün lilhavâdis" ve "kıyâm binefsihî" olmak üzere altı tanedir.
Vücut; Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir, Allah'ın vâr olması demektir. Allah vardır, varlığı kendiliğindendir, yani Allah yaratılmış değildir. Her şeyi O yaratmıştır, O olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Allah'ın dışındaki hiçbir varlık kendiliğinden meydana gelmemiştir, hepsi Allah'ın yaratmasıyla var olmuştur, hayatlarını Allah'ın lütfu ve keremiyle devam ettirmektedirler. Mesela insanların ve hayvanların gıda maddelerine, suya, temiz havaya ve güneş enerjisine ihtiyaçları vardır. Allah ise böyle değildir. O, varlığını devam ettirebilmesi için hiçbir şeye muhtaç değildir. Diğer varlıkların muhtaç oldukları şeyleri de yaratan O'dur.
Yüce Allah vardır, varlığında asla şüphe yoktur. Aklını, mantığını ve muhâkeme gücünü kullanan, gökleri, yıldızları, yeri, bitkileri, hayvanları, ormanları, meyveleri ve daha nice varlıkları düşünen insan, bütün bunları yaratan, onları yöneten bir varlığın olduğunu anlar. Şu anlamdaki âyetler insanları Allah'ın varlığı konusunda düşünmeye davet etmektedir:
"Deveye bakmıyorlar mı nasıl yaratılmıştır?
Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiştir??
Dağlara bakmıyorlar mı nasıl dikilmişlerdir?
Yeryüzüne bakmıyorlar mı nasıl yayılmıştır?" (Ğaşiye, 17-20)
Kâinatta vâr olan her şey O'nun varlığına delalet etmektedir. (bk. Rûm, 30/20-24)
Kıdem; Allah'ın varlığını niteleyen, O'nu tanıtan zâtî sıfatlardan biridir. Kıdem, Allah'ın varlığının evveli ve başlangıcının bulunmaması, Allah'ın ezelî ve kadîm olması demektir.
Bu sıfat, Allah'ın yaratılmamış olduğunu, O'nun yok olduğu hiçbir zamanın bulunmadığını ifade eder. Çünkü zamanı ve mekanı yaratan da Allah'tır.
Allah'ın dışındaki bütün varlıkların sözgelimi güneşin, ayın, dünyanın, yıldızların, gezegenlerin, insanların, hayvanların, bitkilerin bir evveli, bir başlangıcı, yaratıldıkları ve var olmaya başladıkları bir zamanları vardır. Çünkü bu varlıklar önceleri yok iken sonradan Allah'ın yaratmasıyla var olmuşlardır. Halbuki Allah böyle değildir. O'nun varlığının evveli ve başlangıcı yoktur. Çünkü O, varlığı zorunlu varlıktır. Geriye doğru ne kadar gidilirse gidilsin O'nun bulunmadığı bir zaman düşünülemez. Allah'ın varlığının bir başlangıcının bulunması, O'nun yaratılmış olması anlamına gelir ki bu Allah için muhaldir, çünkü yaratılmış olan ilah olamaz. Allah yaratılmış değildir, ezelîdir, kadimdir. İşte Allah'ın kıdem sıfatı bu anlamdadır.
Bekâ, Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir. Allah bâkîdir, ebedîdir, sonsuzdur, ölümsüzdür ve varlığının sonu yok demektir. Sonlu olmak, ölümlü olmak, bir gün yok olmak, yaratılmış varlıkların özelliğidir. Kâinatta gördüğümüz ve görmediğimiz, küçük ve büyük bütün varlıklar sonludur, ölümlüdür, bir gün yok olacaklardır. Allah ise böyle değildir. O, yaratılmadığı için fâni, sonlu ve ölümlü değildir. O, varlığı zorunlu varlıktır, sonsuz hayat sahibidir. "Her canlı ölecek" O, ebedî olarak kalacaktır.
Rahman sûresinin "Yeryüzünde (ve âlemde) bulunan her canlı fanidir, yok olacaktır, ancak azamet ve ikram sahibi Rabb'inin zâtı bâki kalacaktır" anlamındaki 26-27. âyetleri ile İhlas sûresi Allah'ın bu sıfatlarını ifade etmektedir.
Vahdâniyet, Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir. Allah'ın bir ve tek olması demektir. Allah; zatında, sıfatlarında ve işlerinde tektir, eşi, benzeri ve ortağı yoktur. İhlâs sûresinin "De ki O Allah bir, tektir" anlamındaki âyeti Allah'ın bu sıfatını ifade etmektedir. Her şeyi yaratan, yaşatan ve rızık veren Allah'tır. O, tek yaratıcı, tek mabût ve tek ilahtır.
Bütün peygamberler, O'nun vahdâniyetini, tekliğini anlatmışlardır: "(Ey Peygamberim!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, `şüphesiz benden başka hiçbir ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin' diye vahyetmişizdir" (Enbiya, 25) ânlamındaki âyet, bu gerçeği ifade etmektedir.
İslâm dinin tevhît dîni olması, Allah'ın tek ilah ve tek mabut olması esasına dayanır. O'ndan başka ilah kabul etmek, çok tanrıcılık şirktir, Allah'a ortaklar koşmaktır. Şirk ise en büyük zulüm, en büyük günahtır.
Kur'ân baştan sona Allah'ın birliğini anlatan âyetlerle doludur: "Eğer yerde ve göklerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, kesinlikle yerin ve göklerin düzeni bozulurdu" (Hac, 22) ânlamındaki âyet Allah'ın vahdâniyet sıfatını anlatmaktadır. Allah'ın tek olması, îman esaslarından biridir. Mümin olabilmek için sadece Allah'ın varlığını kabul etmek yetmez, Allah'ın varlığı ile birlikte tek ilah, tek mabut ve tek yaratıcı olduğuna ve Kur'ân'da bildirilen bütün nitelerine îman etmek gerekir.
Muhâlefetün lilhavâdis, Allah'ın yaratıklardan hiç birine benzememesi demektir. Biz, Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim O, bizim düşündüğümüzden, aklımıza, hayalimize ve hatırımıza gelen şeylerden farklıdır, başkadır, hiçbirine benzemez. Çünkü bizim Allah'ı benzetmek istediğimiz şeylerin hepsi yaratılmış, ölümlü, muhtaç ve âciz varlıklardır. Halbuki Allah, yaratılmış, âciz, muhtaç ve ölümlü bir varlık olmadığı gibi cisim, cevher ve araz da değildir. O samettir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır, ezelî ve ebedîdir.
Allah; zatı, sıfatları ve fiilleriyle hiçbir yaratığa benzemez. Mesela insanların gücü, görme, işitme ve bilme gibi yetenekleri vardır. Allah'ın da gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesi vardır. Ancak insanların gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesi Allah'ın gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesine benzemez.
Allah'ın her şeye gücü yeter, insanların ise her şeye gücü yetmez. Onlara görme yeteneğini veren de Allah'tır. Allah her şeyi görür, insanlar her şeyi göremez, onlara görme organı veren de Allah'tır. Allah her şeyi işitir, en gizli olan sesleri de işitir. İnsanlar ise her sözü işitemezler, ancak belirli frekanstaki sesleri işitebilirler. Allah her şeyi bilir, O'nun ilminden hariç hiçbir şey yoktur. İnsanlar ise her şeyi bilemezler, bilgileri sınırlıdır. Mesela gaybı, geleceği bilemezler. Allah ise geçmişi de geleceği de bilir. Dolayısıyla ne zatı ne de sıfatları itibariyle Allah hiçbir şeye benzemez.
"O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve dilediğinden kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir" (Şûrâ, 42/11-12) anlamındaki âyet, Allah'ın bu sıfatını ifade etmektedir.
Kıyam binefsihî, Allah'ın varlığının kendiliğinden olması, başkaları tarafından var edilmemiş, yaratılmamış ve doğmamış olması demektir. Her şeyi yaratan O'dur, O haliktır, yegane yaratıcıdır, ama O, yaratılmış değildir.Yaratılmış varlıklar, varlıklarını sürdürebilmeleri için, Allah'a muhtaçtırlar. Allah ise hiç bir şeye muhtaç değildir. Zaman ve mekandan münezzehtir. Zamanı da mekanı da diğer varlıkları da yaratan O'dur. (İ.K.)
alıntı
Vücut; Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir, Allah'ın vâr olması demektir. Allah vardır, varlığı kendiliğindendir, yani Allah yaratılmış değildir. Her şeyi O yaratmıştır, O olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Allah'ın dışındaki hiçbir varlık kendiliğinden meydana gelmemiştir, hepsi Allah'ın yaratmasıyla var olmuştur, hayatlarını Allah'ın lütfu ve keremiyle devam ettirmektedirler. Mesela insanların ve hayvanların gıda maddelerine, suya, temiz havaya ve güneş enerjisine ihtiyaçları vardır. Allah ise böyle değildir. O, varlığını devam ettirebilmesi için hiçbir şeye muhtaç değildir. Diğer varlıkların muhtaç oldukları şeyleri de yaratan O'dur.
Yüce Allah vardır, varlığında asla şüphe yoktur. Aklını, mantığını ve muhâkeme gücünü kullanan, gökleri, yıldızları, yeri, bitkileri, hayvanları, ormanları, meyveleri ve daha nice varlıkları düşünen insan, bütün bunları yaratan, onları yöneten bir varlığın olduğunu anlar. Şu anlamdaki âyetler insanları Allah'ın varlığı konusunda düşünmeye davet etmektedir:
"Deveye bakmıyorlar mı nasıl yaratılmıştır?
Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiştir??
Dağlara bakmıyorlar mı nasıl dikilmişlerdir?
Yeryüzüne bakmıyorlar mı nasıl yayılmıştır?" (Ğaşiye, 17-20)
Kâinatta vâr olan her şey O'nun varlığına delalet etmektedir. (bk. Rûm, 30/20-24)
Kıdem; Allah'ın varlığını niteleyen, O'nu tanıtan zâtî sıfatlardan biridir. Kıdem, Allah'ın varlığının evveli ve başlangıcının bulunmaması, Allah'ın ezelî ve kadîm olması demektir.
Bu sıfat, Allah'ın yaratılmamış olduğunu, O'nun yok olduğu hiçbir zamanın bulunmadığını ifade eder. Çünkü zamanı ve mekanı yaratan da Allah'tır.
Allah'ın dışındaki bütün varlıkların sözgelimi güneşin, ayın, dünyanın, yıldızların, gezegenlerin, insanların, hayvanların, bitkilerin bir evveli, bir başlangıcı, yaratıldıkları ve var olmaya başladıkları bir zamanları vardır. Çünkü bu varlıklar önceleri yok iken sonradan Allah'ın yaratmasıyla var olmuşlardır. Halbuki Allah böyle değildir. O'nun varlığının evveli ve başlangıcı yoktur. Çünkü O, varlığı zorunlu varlıktır. Geriye doğru ne kadar gidilirse gidilsin O'nun bulunmadığı bir zaman düşünülemez. Allah'ın varlığının bir başlangıcının bulunması, O'nun yaratılmış olması anlamına gelir ki bu Allah için muhaldir, çünkü yaratılmış olan ilah olamaz. Allah yaratılmış değildir, ezelîdir, kadimdir. İşte Allah'ın kıdem sıfatı bu anlamdadır.
Bekâ, Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir. Allah bâkîdir, ebedîdir, sonsuzdur, ölümsüzdür ve varlığının sonu yok demektir. Sonlu olmak, ölümlü olmak, bir gün yok olmak, yaratılmış varlıkların özelliğidir. Kâinatta gördüğümüz ve görmediğimiz, küçük ve büyük bütün varlıklar sonludur, ölümlüdür, bir gün yok olacaklardır. Allah ise böyle değildir. O, yaratılmadığı için fâni, sonlu ve ölümlü değildir. O, varlığı zorunlu varlıktır, sonsuz hayat sahibidir. "Her canlı ölecek" O, ebedî olarak kalacaktır.
Rahman sûresinin "Yeryüzünde (ve âlemde) bulunan her canlı fanidir, yok olacaktır, ancak azamet ve ikram sahibi Rabb'inin zâtı bâki kalacaktır" anlamındaki 26-27. âyetleri ile İhlas sûresi Allah'ın bu sıfatlarını ifade etmektedir.
Vahdâniyet, Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir. Allah'ın bir ve tek olması demektir. Allah; zatında, sıfatlarında ve işlerinde tektir, eşi, benzeri ve ortağı yoktur. İhlâs sûresinin "De ki O Allah bir, tektir" anlamındaki âyeti Allah'ın bu sıfatını ifade etmektedir. Her şeyi yaratan, yaşatan ve rızık veren Allah'tır. O, tek yaratıcı, tek mabût ve tek ilahtır.
Bütün peygamberler, O'nun vahdâniyetini, tekliğini anlatmışlardır: "(Ey Peygamberim!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, `şüphesiz benden başka hiçbir ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin' diye vahyetmişizdir" (Enbiya, 25) ânlamındaki âyet, bu gerçeği ifade etmektedir.
İslâm dinin tevhît dîni olması, Allah'ın tek ilah ve tek mabut olması esasına dayanır. O'ndan başka ilah kabul etmek, çok tanrıcılık şirktir, Allah'a ortaklar koşmaktır. Şirk ise en büyük zulüm, en büyük günahtır.
Kur'ân baştan sona Allah'ın birliğini anlatan âyetlerle doludur: "Eğer yerde ve göklerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, kesinlikle yerin ve göklerin düzeni bozulurdu" (Hac, 22) ânlamındaki âyet Allah'ın vahdâniyet sıfatını anlatmaktadır. Allah'ın tek olması, îman esaslarından biridir. Mümin olabilmek için sadece Allah'ın varlığını kabul etmek yetmez, Allah'ın varlığı ile birlikte tek ilah, tek mabut ve tek yaratıcı olduğuna ve Kur'ân'da bildirilen bütün nitelerine îman etmek gerekir.
Muhâlefetün lilhavâdis, Allah'ın yaratıklardan hiç birine benzememesi demektir. Biz, Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim O, bizim düşündüğümüzden, aklımıza, hayalimize ve hatırımıza gelen şeylerden farklıdır, başkadır, hiçbirine benzemez. Çünkü bizim Allah'ı benzetmek istediğimiz şeylerin hepsi yaratılmış, ölümlü, muhtaç ve âciz varlıklardır. Halbuki Allah, yaratılmış, âciz, muhtaç ve ölümlü bir varlık olmadığı gibi cisim, cevher ve araz da değildir. O samettir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır, ezelî ve ebedîdir.
Allah; zatı, sıfatları ve fiilleriyle hiçbir yaratığa benzemez. Mesela insanların gücü, görme, işitme ve bilme gibi yetenekleri vardır. Allah'ın da gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesi vardır. Ancak insanların gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesi Allah'ın gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesine benzemez.
Allah'ın her şeye gücü yeter, insanların ise her şeye gücü yetmez. Onlara görme yeteneğini veren de Allah'tır. Allah her şeyi görür, insanlar her şeyi göremez, onlara görme organı veren de Allah'tır. Allah her şeyi işitir, en gizli olan sesleri de işitir. İnsanlar ise her sözü işitemezler, ancak belirli frekanstaki sesleri işitebilirler. Allah her şeyi bilir, O'nun ilminden hariç hiçbir şey yoktur. İnsanlar ise her şeyi bilemezler, bilgileri sınırlıdır. Mesela gaybı, geleceği bilemezler. Allah ise geçmişi de geleceği de bilir. Dolayısıyla ne zatı ne de sıfatları itibariyle Allah hiçbir şeye benzemez.
"O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve dilediğinden kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir" (Şûrâ, 42/11-12) anlamındaki âyet, Allah'ın bu sıfatını ifade etmektedir.
Kıyam binefsihî, Allah'ın varlığının kendiliğinden olması, başkaları tarafından var edilmemiş, yaratılmamış ve doğmamış olması demektir. Her şeyi yaratan O'dur, O haliktır, yegane yaratıcıdır, ama O, yaratılmış değildir.Yaratılmış varlıklar, varlıklarını sürdürebilmeleri için, Allah'a muhtaçtırlar. Allah ise hiç bir şeye muhtaç değildir. Zaman ve mekandan münezzehtir. Zamanı da mekanı da diğer varlıkları da yaratan O'dur. (İ.K.)
alıntı