İslâm tarihinde Müslüman ülkesinde, devletle yaptığı bir anlaşma ile devletin himâye ve güvencesi altında yaşayan gayrimüslim vatandaşı ifade için kullanılan bir terim. Bütün insanlara kucak açan İslâm dini, Müslümanlarla gayrimüslimlerin bir arada yaşamalarını temel ilke olarak kabul etmiştir. Bu çerçeveden olmak üzere, İslâm tarihi boyunca gayrimüslim vatandaş statüsünde bulunan zimmîler, Müslümanlar gibi devletin vatandaşı olup, bütün temel hak ve sorumluluklar bakımından Müslümanlarla eşit olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında zekât, keffâret gibi dini karakterli sorumluluklar yüklenmemiş, bunun yerine cizye denilen bir tür vergi alınmıştır.
Tarihsel süreçte devletinin himâyesi altında bulunan zimmîler, dinlerinde, dinlerinin gereği olan ibadetleri yerine getirmede, hatta kendi aralarındaki yargılanmada ve diğer bütün temel insan hak ve hürriyetlerini kullanmada serbesttirler. Hz. Peygamber, zimmîye zulüm ve haksızlık yapmayı, gücünün üstünde vergi yüklemeyi, arzusu dışında bir şeyini almayı yasaklamış; haksız yere bir zimmîyi öldürenin cennetin kokusunu bile duyamayacağını bildirmiştir (Sahih-i İbn Hibbân, XI/238, H. No: 4880-4881). Bu sebeple tarih boyunca İslâm toplumları içerisinde gayrimüslimler varlıklarını devam ettirmişler, dinlerini muhafaza etmişlerdir. (İ.P.)
alıntı
Tarihsel süreçte devletinin himâyesi altında bulunan zimmîler, dinlerinde, dinlerinin gereği olan ibadetleri yerine getirmede, hatta kendi aralarındaki yargılanmada ve diğer bütün temel insan hak ve hürriyetlerini kullanmada serbesttirler. Hz. Peygamber, zimmîye zulüm ve haksızlık yapmayı, gücünün üstünde vergi yüklemeyi, arzusu dışında bir şeyini almayı yasaklamış; haksız yere bir zimmîyi öldürenin cennetin kokusunu bile duyamayacağını bildirmiştir (Sahih-i İbn Hibbân, XI/238, H. No: 4880-4881). Bu sebeple tarih boyunca İslâm toplumları içerisinde gayrimüslimler varlıklarını devam ettirmişler, dinlerini muhafaza etmişlerdir. (İ.P.)
alıntı