- Katılım
- 6 Nisan 2007
- Mesajlar
- 3,175
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Erdoğan ve Doğan kavgası bir tiyatro mu?
İnsanların dikkatinin ‘başka yöne’ çekilip, ‘geleceklerinin’ ellerinden alındığı ülkemizde yeni bir ‘tiyatro’ oyunu daha sahnede.
Başrolde bu kez Tayyip Erdoğan ve Aydın Doğan ikilisi var.
İktidarın patronu Tayyip Erdoğan ile, medya patronu Aydın Doğan arasındaki ‘menfaat’ ilişkisine dayalı uzatmalı flört, araya Berlusconi ve Putin gibi ‘hiç hesapta olmayan’ isimlerin girmesi yüzünden bitme noktasına gelmiştir.
Ayrıldılar, ayrılıyorlar derken, Aydın Doğan bir gün ansızın baş şövalyesi Ertuğrul Özkök’ü Tayyip Erdoğan’a gönderek ‘zeytin dalı’ uzatır.
Tam ‘ikinci bahar’ başlamışken, bu kez yeni bir ‘kıskançlık’ krizine kapılan Aydın Doğan, hedefi onikiden vuran ‘üstü kapalı’ atışlar yapmaya başlar.
‘Deniz Feneri’ ışığında ‘aile mahremiyetine’ ilişkin kirli çamaşırların ortaya döküleceği telaşına kapılan Tayyip Erdoğan küplere biner:
- “Bu atışların nedenini, bir hafta içinde açıklamazsa ben açıklayacağım.”
‘Mesajı’ alan Aydın Doğan, karşı atağa geçip, ‘Hilton’ ile ilgili kapalı kapılar arkasında gerçekleşen görüşmeleri ‘kendi yorumu’ ile bir bir anlatır.
Ve ‘ayrılık çanı’ yeniden çalmaya başlar.
* * *
Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden bugüne kadar geçen 6 yıllık süre zarfında Aydın Doğan, altı kat daha zenginleşti.
‘Özelleştirme’ ihalelerinde rakiplerini ekarte edip, ganimetten ‘aslan payını’ kapmayı başardı.
Yeni televizyonlar, gazeteler satın aldı.
Finans piyasasında gücüne güç kattı.
Petrol dağıtım işinde söz sahibi oldu.
Nihayet ‘bir kalemde’ 2.5 milyar doları bastırıp rafineri kurabilecek seviyeye geldi.
Emrindeki şövalyeler, ‘krallar’ gibi bir hayat sürmeye başladı.
Tayyip Erdoğan da, Aydın Doğan’a ait gazete ve televizyonların estirdiği ‘yalan rüzgarları’ ile her geçen gün oylarını biraz daha artırdı.
Koltuğunu daha da sağlamlaştırdı.
Peki aynı dönemde, Tayyip Erdoğan’ı yeni bir ‘umut’ olarak görüp, ona oy veren zavallı vatandaş ne yaptı?
Doğanlar’ın zenginleştiği oranda fakirleşti.
‘Bir torba kömüre’ muhtaç hale geldi.
* * *
Şimdi herkes merak ediyor.
Acaba araya bir takım ‘hatırlı komşular’ girip, ‘mutlu beraberliğin’ yeniden tesis edilmesine yardımcı olacaklar mı?
Yoksa oyun ‘ebedi ayrılık’ ile mi bitecek?
‘Menfaate’ dayalı ilişkilerde hiçbir zaman sonsuz ayrılık olmaz.
Ülkenin ‘gerçek’ gündeminin üzerini örten perdenin arkasında, yine ‘kim’ ne alacak, ‘kim’ ne verecek, bir gün hep birlikte öğreneceğiz.
Ama çıkar savaşının mağlupları ne Tayyip Erdoğan, ne de Aydın Doğan olacak.
‘Menfaat uyuşmazlığı’ sona erince Erdoğan yeniden Doğan’ın sırtını sıvazlayacak, Ertuğrul Özkök komutasındaki malum ‘silahşörler’ de yeniden ‘ANA’ uçağına atlayıp, ‘yıkama-yağlama’ işlemine devam edecekler.
Kaybeden sadece Türkiye olacak.
Sahnede, ‘kendi şahsi çıkarları’ için her şeyi göze almış olan iki kişilik var:
Bir tarafta Tayyip Erdoğan...
Öte tarafta Aydın Doğan...
Belki de birisi haklı...
Ama hangisi?
İsrafil K.KUMBASAR
İnsanların dikkatinin ‘başka yöne’ çekilip, ‘geleceklerinin’ ellerinden alındığı ülkemizde yeni bir ‘tiyatro’ oyunu daha sahnede.
Başrolde bu kez Tayyip Erdoğan ve Aydın Doğan ikilisi var.
İktidarın patronu Tayyip Erdoğan ile, medya patronu Aydın Doğan arasındaki ‘menfaat’ ilişkisine dayalı uzatmalı flört, araya Berlusconi ve Putin gibi ‘hiç hesapta olmayan’ isimlerin girmesi yüzünden bitme noktasına gelmiştir.
Ayrıldılar, ayrılıyorlar derken, Aydın Doğan bir gün ansızın baş şövalyesi Ertuğrul Özkök’ü Tayyip Erdoğan’a gönderek ‘zeytin dalı’ uzatır.
Tam ‘ikinci bahar’ başlamışken, bu kez yeni bir ‘kıskançlık’ krizine kapılan Aydın Doğan, hedefi onikiden vuran ‘üstü kapalı’ atışlar yapmaya başlar.
‘Deniz Feneri’ ışığında ‘aile mahremiyetine’ ilişkin kirli çamaşırların ortaya döküleceği telaşına kapılan Tayyip Erdoğan küplere biner:
- “Bu atışların nedenini, bir hafta içinde açıklamazsa ben açıklayacağım.”
‘Mesajı’ alan Aydın Doğan, karşı atağa geçip, ‘Hilton’ ile ilgili kapalı kapılar arkasında gerçekleşen görüşmeleri ‘kendi yorumu’ ile bir bir anlatır.
Ve ‘ayrılık çanı’ yeniden çalmaya başlar.
* * *
Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden bugüne kadar geçen 6 yıllık süre zarfında Aydın Doğan, altı kat daha zenginleşti.
‘Özelleştirme’ ihalelerinde rakiplerini ekarte edip, ganimetten ‘aslan payını’ kapmayı başardı.
Yeni televizyonlar, gazeteler satın aldı.
Finans piyasasında gücüne güç kattı.
Petrol dağıtım işinde söz sahibi oldu.
Nihayet ‘bir kalemde’ 2.5 milyar doları bastırıp rafineri kurabilecek seviyeye geldi.
Emrindeki şövalyeler, ‘krallar’ gibi bir hayat sürmeye başladı.
Tayyip Erdoğan da, Aydın Doğan’a ait gazete ve televizyonların estirdiği ‘yalan rüzgarları’ ile her geçen gün oylarını biraz daha artırdı.
Koltuğunu daha da sağlamlaştırdı.
Peki aynı dönemde, Tayyip Erdoğan’ı yeni bir ‘umut’ olarak görüp, ona oy veren zavallı vatandaş ne yaptı?
Doğanlar’ın zenginleştiği oranda fakirleşti.
‘Bir torba kömüre’ muhtaç hale geldi.
* * *
Şimdi herkes merak ediyor.
Acaba araya bir takım ‘hatırlı komşular’ girip, ‘mutlu beraberliğin’ yeniden tesis edilmesine yardımcı olacaklar mı?
Yoksa oyun ‘ebedi ayrılık’ ile mi bitecek?
‘Menfaate’ dayalı ilişkilerde hiçbir zaman sonsuz ayrılık olmaz.
Ülkenin ‘gerçek’ gündeminin üzerini örten perdenin arkasında, yine ‘kim’ ne alacak, ‘kim’ ne verecek, bir gün hep birlikte öğreneceğiz.
Ama çıkar savaşının mağlupları ne Tayyip Erdoğan, ne de Aydın Doğan olacak.
‘Menfaat uyuşmazlığı’ sona erince Erdoğan yeniden Doğan’ın sırtını sıvazlayacak, Ertuğrul Özkök komutasındaki malum ‘silahşörler’ de yeniden ‘ANA’ uçağına atlayıp, ‘yıkama-yağlama’ işlemine devam edecekler.
Kaybeden sadece Türkiye olacak.
Sahnede, ‘kendi şahsi çıkarları’ için her şeyi göze almış olan iki kişilik var:
Bir tarafta Tayyip Erdoğan...
Öte tarafta Aydın Doğan...
Belki de birisi haklı...
Ama hangisi?
İsrafil K.KUMBASAR