Namazı vaktinde edâ etmek
Gençlerden biri, birgün, eğitimci-yazar Vehbi Karakaş’a soruyor:
Hocam, gündüz işteyim. O gün kılamadığım namazlarımı akşam eve dönünce kaza etsem olur mu?
Karakaş şöyle cevap veriyor:
Sen askersin farzedelim. Komutan sana günde 5 defa haber gönderse, sen gitmeyip de akşam komutanın huzuruna çıksan, üstüste üç selam veya beş selam çaksan, “emrinize hazırım komutanım” desen olur mu?
Namazı vaktinde kılmak çok önmlidir...
Allah Rasûlü (a.s.m) namazı vaktinde edâ hususunun ehemmiyetini şöyle ifade buyurmuştur:
“İbadet zamanın ilk saatinin son saatinden üstünlüğü, ahiretin dünyaya üstünlüğü gibidir.”
“Namaz vaktini nerede idrak edersen, hemen kıl! Çünkü fazilet ondadır.”
“Vaktinden geç kılınan namaz, münafığın namazıdır.”
Namazın unutulma ya da uyuyup kalma neticesinde kılınamaması hâlinde de Allah Rasûlü (a.s.m) şöyle buyurmuştur: “ Bir kimse bir namazı unutsa ya da uykuda geçirse, onnun kefareti, hatırlayınca hemen kılmaktır.”
Bir asker, komutanı kendisini çağırdığı zaman: “bir dakika ayakkabılarımı boyatıyorum” diyebilir mi? ve ya “işim bitsin de sonra gelirim” diyebilir mi?
Bir kulunu Allah(c.c) günde 5 vakit huzuruna çağırır da, o kul: “bir dakika evimi boyatıyorum, villa yaptırıyorum, beş dakika canım şu işleri bir bitireyim, 40-50 yaşına bir geleyim. Ondan sonra birşey düşünürüz.” Dese bu davranış bir laübalilik ve terbiyesizlik olmaz mı?
Gün içerisinde, Rabbinin insana, kendisiyle adetâ konuşma imkânı sağladığı, onu huzuruna kabul ettiği, huzuruna çağırdığı bir ibadet namaz. Sanki Rabbi insana namaz vakti girdiği an şöyle nida ediyor: “Kulum bırak işini ve huzuruma gel.. gel de, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını paylaş benimle.. Sana ben medet olayım.. Bu ana kadar yaptığın ibadetleri bana takdim et... et ki, ben onları katımda çoğaltarak, amel defterine yazayım. Kainatın ibadetine seni hissedâr kılayım...”
Evet... İnsanı efendisi huzuruna çağırıken, o an yaptığı işin ne önemi var? “Efendim beni huzuruna çağırıyor!” deyip Rabbiyle kulun hemhâl olmasından daha güzel ne var? O an!!... O an!!.. yani ezanın okunduğu an.. “Rabbim beni çağırıyor” deyip, huzura varmaktan daha önemli ne var? Efendimizin bizi namaza çağırdığı an icabet etmek çok önemlidir..!
Ezan ile, namaz arasını ne kadar kısa tutarsak, okunduğunu duyar duymaz, abdest almaya koşar, ya da abdestliysek hemen namaza durursak, Allah’ın izniyle, pek çok vesvesenin de önü kesiliyor inşaallah..
Rabbimizin bizim ibadetimize, Onun huzuruna çıkmamıza ihtiyacı yoktur.. O huzurdan medet almaya, o huzurda gıdalanmaya, o huzura iltica etmeye, sığınmaya, biz muhtacız..
Candan bir dostunuz vardır.. Derdinizi anlatmaya gidersiniz.. sıkıldığında yüzünü görmek istediğiniz bir arkadaş, bir dostunuz... Ama dostunuza hergün günde beş vakit gidip derteşemezsiniz... Her zaman yanınızda bulamazsınız.. Her an, müsait olmayabilir sizi görmek için...
Ama, Allah...! Allah öyle bir dosttur ki insana, siz istemeseniz de, hatırlamasanız da, hep yanıbaşınızdadır. Siz daha Ona iltica etmeden, kalbinizden geçenleri bilir de medet verir.. Allah kimin dostuysa, dostlarını karanlıktan nura çıkarır. Onların imdadına yetişir. Dost, dostunun ızdırabına razı olur mu?
Evet... Allah’a ne kadar dostuz..??
Bize sevgili olanları sevdiğimiz kadar O’nu seviyor muyuz? Bir boğaz için neleri feda ederiz... Sabah erkenden kalkarız... Namazı ise, kılmayıveririz..L Yaşantımız hakiki imana, İslâmiyete muvafık mıdır? Rabbimizin rızasına uygun mudur? Hiç düşünmeyiz...
Gençlerden biri, birgün, eğitimci-yazar Vehbi Karakaş’a soruyor:
Hocam, gündüz işteyim. O gün kılamadığım namazlarımı akşam eve dönünce kaza etsem olur mu?
Karakaş şöyle cevap veriyor:
Sen askersin farzedelim. Komutan sana günde 5 defa haber gönderse, sen gitmeyip de akşam komutanın huzuruna çıksan, üstüste üç selam veya beş selam çaksan, “emrinize hazırım komutanım” desen olur mu?
Namazı vaktinde kılmak çok önmlidir...
Allah Rasûlü (a.s.m) namazı vaktinde edâ hususunun ehemmiyetini şöyle ifade buyurmuştur:
“İbadet zamanın ilk saatinin son saatinden üstünlüğü, ahiretin dünyaya üstünlüğü gibidir.”
“Namaz vaktini nerede idrak edersen, hemen kıl! Çünkü fazilet ondadır.”
“Vaktinden geç kılınan namaz, münafığın namazıdır.”
Namazın unutulma ya da uyuyup kalma neticesinde kılınamaması hâlinde de Allah Rasûlü (a.s.m) şöyle buyurmuştur: “ Bir kimse bir namazı unutsa ya da uykuda geçirse, onnun kefareti, hatırlayınca hemen kılmaktır.”
Bir asker, komutanı kendisini çağırdığı zaman: “bir dakika ayakkabılarımı boyatıyorum” diyebilir mi? ve ya “işim bitsin de sonra gelirim” diyebilir mi?
Bir kulunu Allah(c.c) günde 5 vakit huzuruna çağırır da, o kul: “bir dakika evimi boyatıyorum, villa yaptırıyorum, beş dakika canım şu işleri bir bitireyim, 40-50 yaşına bir geleyim. Ondan sonra birşey düşünürüz.” Dese bu davranış bir laübalilik ve terbiyesizlik olmaz mı?
Gün içerisinde, Rabbinin insana, kendisiyle adetâ konuşma imkânı sağladığı, onu huzuruna kabul ettiği, huzuruna çağırdığı bir ibadet namaz. Sanki Rabbi insana namaz vakti girdiği an şöyle nida ediyor: “Kulum bırak işini ve huzuruma gel.. gel de, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını paylaş benimle.. Sana ben medet olayım.. Bu ana kadar yaptığın ibadetleri bana takdim et... et ki, ben onları katımda çoğaltarak, amel defterine yazayım. Kainatın ibadetine seni hissedâr kılayım...”
Evet... İnsanı efendisi huzuruna çağırıken, o an yaptığı işin ne önemi var? “Efendim beni huzuruna çağırıyor!” deyip Rabbiyle kulun hemhâl olmasından daha güzel ne var? O an!!... O an!!.. yani ezanın okunduğu an.. “Rabbim beni çağırıyor” deyip, huzura varmaktan daha önemli ne var? Efendimizin bizi namaza çağırdığı an icabet etmek çok önemlidir..!
Ezan ile, namaz arasını ne kadar kısa tutarsak, okunduğunu duyar duymaz, abdest almaya koşar, ya da abdestliysek hemen namaza durursak, Allah’ın izniyle, pek çok vesvesenin de önü kesiliyor inşaallah..
Rabbimizin bizim ibadetimize, Onun huzuruna çıkmamıza ihtiyacı yoktur.. O huzurdan medet almaya, o huzurda gıdalanmaya, o huzura iltica etmeye, sığınmaya, biz muhtacız..
Candan bir dostunuz vardır.. Derdinizi anlatmaya gidersiniz.. sıkıldığında yüzünü görmek istediğiniz bir arkadaş, bir dostunuz... Ama dostunuza hergün günde beş vakit gidip derteşemezsiniz... Her zaman yanınızda bulamazsınız.. Her an, müsait olmayabilir sizi görmek için...
Ama, Allah...! Allah öyle bir dosttur ki insana, siz istemeseniz de, hatırlamasanız da, hep yanıbaşınızdadır. Siz daha Ona iltica etmeden, kalbinizden geçenleri bilir de medet verir.. Allah kimin dostuysa, dostlarını karanlıktan nura çıkarır. Onların imdadına yetişir. Dost, dostunun ızdırabına razı olur mu?
Evet... Allah’a ne kadar dostuz..??
Bize sevgili olanları sevdiğimiz kadar O’nu seviyor muyuz? Bir boğaz için neleri feda ederiz... Sabah erkenden kalkarız... Namazı ise, kılmayıveririz..L Yaşantımız hakiki imana, İslâmiyete muvafık mıdır? Rabbimizin rızasına uygun mudur? Hiç düşünmeyiz...