Neler yeni

Welcome to SATBİL FORUM PAYLAŞIM

Join us now to get access to all our features. Once registered and logged in, you will be able to create topics, post replies to existing threads, give reputation to your fellow members, get your own private messenger, and so, so much more. It's also quick and totally free, so what are you waiting for?

Bir Satbil Forum Efsanesi

Satbil Reklam Alanı

Satbil Forum Reklam

Trabzon’a DoĞru

seyfi

Administrator
Local time
19:31
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
[FONT=Geneva, Arial, Helvetica]TRABZON’A DOĞRU
Eynesil, Beşikdüzü,
Vakfıkebir
Artık Trabzon’a yaklaşıyoruz, yolumuzun üzerinde hırçın Karadeniz’i karşılayan kumsallar var. 12 km. sonra Eynesil. Burada meraklılarına yöreye özgü dokuma dastarlara bir göz atmalarını öneririz.
9 km. sonra Beşikdüzü’nden geçiyoruz. Artık kilometreleri saymaya gerek yok çünkü buralarda yerleşim alanları birbirinden hiç kopmaksızın devam ediyor. Solumuz deniz, sağımız yeşil. 4 km. sonra Vakfıkebir’deyiz. Yol üstündeki taş fırından o kocaman, sıcacık ekmeklerden alıp, içine de Trabzon tereyağı koyabilirsiniz
TONYA, KADIRGA YAYLASI
Tekrar yaylalara yönelelim. Vakfıkebir’den güneye Tonya yoluna çıkıyoruz. 21 km. sonra Tonya’ya 14 km. doğuya tırmandığımızda da Kadırga Yaylası’na varıyoruz. Yaylada kamp kurup, yürüyüş yapabileceğiniz çok güzel alanlar var. Artık Karadeniz’in yaylalarının pırıl pırıl havasından ve yemyeşil doğasından bahsetmemiz gerekmiyor. Kadırga’da güneş hiç batmayacakmış gibi geliyor, gecesi de gündüzü gibi bir başka güzel. Her yıl Temmuz ayının 2. haftası yapılan Kadırga şenlikleri üç gün sürüyor ve yöre halkının yoğun ilgisini çekiyor. Gezdiğiniz döneme rastgelirse siz de katılın.
Bu arada Karadenizli’nin silah sevgisinden, silahın hasının da Tonya’da yapıldığından, Tonya’nın Karadeniz’in Teksası olarak ün saldığından söz edelim. Tonya mezarlığında mezar taşlarına kazınan silah resimleri bunun ilginç bir işareti.
Tonya’nın 24 km güneyinde ve yaklaşık 1800 m yükseklikte bir başka yayla daha var. Erikbeli yaylasında kır bahçeleri, bakkal kasap ve 15 yataklı bir pansiyon bulunuyor.
AKÇAABAT
Kadırga’dan geri dönüp Vakfıkebir’den Trabzon’a yönelelim. 9 km. ileride Çarşıbaşı var, 22 km. sonra Fener Burnu’nu aşıp Akçaabat’a ulaşıyoruz. Buranın köftesi meşhur, Köfteci Nihat Usta’da ya da yol kenarındaki köftecilerden herhangi birinde durup karnınızı bir güzel doyurun. Akçaabat’tan da yukarılara, yaylalara çıkabiliyoruz. Düzkoy yönünde 12 km’si asfalt 23 km’si toprak yolla çıkılan Karadağ yaylası 1880 m yükseklikte. Ulaşım normal araçlarla çok güç. Yaz aylarında hizmet veren bakkal, fırın, ve pansiyon bulunmakta...
OY TRABZON
TRABZON...
10 km. sonra Karadeniz’in en büyük ve en önemli kenti Trabzon’dasınız.
İlk yerleşimin tarihi M.Ö. 2000’li yıllara uzanan kenti bir koloni olarak kuran Miletoslular masayı andıran sekiler üzerine oturması nedeni ile Trapezus adını vermişler. Trabzon koloni olarak kurulmuş ama sonraları 1204-1461 arasında Trabzon Rum Pontus devletine başkentlik etmiş. Osmanlı döneminde şehzadelerin devlet tecrübelerini artırsın diye sancak beyliğine gönderildiği yerlerden biriydi. Yavuz Selim şehzadeliğinde Trabzon’da bulundu ve oğlu Kanuni Süleyman burada doğdu.
Kent 1. Dünya Savaşı sırasında da iki yıla yakın Rus işgalinde kalmıştı.
Tarih içinde pek çok uygarlığın varolduğu kentte özellikle Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait pek çok tarihi eser ve yapı bulunuyor. Trabzon’un çevresi de yeşilin her tonunu içeren bitki örtüsü, zengin ormanları ve güzel denizi ile hayranlık uyandırıyor.
Kentin en iyi korunan eserlerinden biri olan kaleden gezintiye başlanabilir. Bizans devrine ait olan kale üç bölümden oluşuyor: Yukarı Hisar, Aşağı Hisar ve Orta Hisar. Denizden 20 metre yükseklikten limana bakan Kalepark’ı, Cephaneliği, Bedesteni (Taşhan, 16. yy), onun yanındaki kentin en büyük camisi Çarşı Camisini (1839), Büyük Fatih Camisini (Bizans yapısı Panaghia Chyrdkephalos kilisesinden 1469’da camiye çevrilmiş), çok güzel bir eser olan Gülbahar Hatun Camisini (1505), Yeni Cuma Camisini (Aya Eugen kilisesi), St. Anna Kilisesini, Kudrettin Camisini (St. Philip Kilisesi’nden çevrilme), Selçuklulardan kalma Sekiz Direkli Hamam’ı, Hacı Arif Hamamı’nı ve kent içindeki diğer yapıları görüp, Pazarkapı’da Kalkanoğlu pilavının tadına baktıktan sonra, kent merkezine batı yönünde 2 km. uzaklıktaki Ayasofya Müzesi’ni dolaşmaya gidiyoruz. 1263 Yılında yapılan Bizans kilisesi 1577’de camiye çevrilmişti. 1957’de müze olarak düzenlendi.
Kilisenin taş kabartma ve fresko tekniğindeki resimleri ve ana mekanın zeminindeki mozaikleri göz alıcı. Freskler İncil’den alınmış konular ile İsa ve meryem portrelirini betimliyor. Yapının dış cephelerinde de geometrik ve bitkisel desenler işlenmiş.
6 km. güneyde Soğuksu Köyü’ndeki Atatürk Köşkü’nü (müze) gezip, Boztepe eteklerinde Konaklar Köyü yakınında Boztepenin yamacında kurulu Kızlar Manastırı’na gidiyoruz. 615 yılında doğal bir mağaranın oyulmasıyla kaya kilisesi haline getirilmiş olan Bizans eseri olan manastırın duvarları renkli fresklerle süslü. Biraz nefeslenin çünkü manastıra 93 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor.
Sonra, 3 km.’lik bir yol bizi 250 metre yükseğe çıkarıyor ve Trabzon’u Boztepe’den seyrediyoruz.
Sumela Manastırı
Trabzondan içeri Gümüşhane yoluna giriyor, 29 km. sonra Maçka’ya geliyoruz. Sonra doğuya yöneliyoruz. Bu yolun 2. km’sinde kamp yapabilecek alabalık tesisleri var. Maçka’dan sonra 17 km. yol alıyoruz ve Altındere Milli Parkı ve Sümela Manastırı’na ulaşıyoruz. Milli park alanı içindei tesislerden konaklamak için de yararlanabilirsiniz.
Manastırın olduğu dik yamaca 1980 sonrasında rahat ulaşılabilsin diye bir araç yolu açıldıysa da biz sağlığı yerinde olanlara 200 metrelik yüksekliğe zig zaglar çizerekçıkan patikadan yürümelerini öneriyoruz.Bu manastırı inşa edenler tüm malzemeyi bu yoldan çıkarmışlar. Onların duygularını anlamanıza yardımcı olur.
Kayalar içine oyulmuş bu muhteşem yapı harap olmuş durumda. Manastır 406 yılında, Hristiyanlığın ilk dönemlerinde dağ gövdesinin içine oyularak yapılan gizli bir manastırdı. Manastırın yerini iki rahip rüyalarında görerek bulmuşlar. Bizans imparatoru Justinianus döneminde bazı ekler yapılmış. VI. yy’da yeniden yapılan manastır 1360’da tekrar yapılmıştı. Rum Pontus Kralı III. Alexis yaptırdığı bugünkü binada taç giymişti. İki katı teras olmak üzere altı katlı olan manastırın 72 odası vardı. Her katta sekizer oda fresklerle süslenmişti. Fresklerin çok azı günümüze ulaşabildi. Binanın arkasındaki bahçede bulunan havuzlu çeşmenin suyu kutsal sayılmaktadır.
[/FONT][FONT=Geneva, Arial,
Helvetica] [/FONT]
0.gif
[FONT=Geneva, Arial, Helvetica] [/FONT]
GK610000_1.jpg
[FONT=Geneva,]Trabzon'da Zağnos Paşa Köprüsü[/FONT]​


GK610000_2.jpg
[FONT=Geneva,]Trabzon Ayasofya Kilisesi[/FONT]​


GK610000_3.jpg
[FONT=Geneva,]Trabzon Atatürk Köşkü[/FONT]​


GK610000_4.jpg
[FONT=Geneva,]Ayasofya Kilisesinin gözalıcı freskleri[/FONT]​


GK610000_5.jpg
[FONT=Geneva,]Sümela Manastırı'ndan görüntüler.[/FONT]​


GK610000_6.jpg
[FONT=Geneva,][/FONT]​


GK610000_7.jpg
[FONT=Geneva,][/FONT]​


 

seyfi

Administrator
Local time
19:31
Katılım
15 Kasım 2005
Mesajlar
6,014
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
59
RİZE

Tarihi M.Ö. 2000. yüzyıla dayandığı sanılan Rize’nin adının Rumca "dağ eteği" anlamına gelen Rhiza’dan geldiği söylenmektedir. Tarihte çok fazla önemi olmayan Rize’nin bu nedenle görülebilecek tarihi değerleri de sınırlıdır.

14. yüzyılda yapıldığı sanılan Rize Kalesi kentin güneybatısında 140 metre yükseklikte bir tepede yer almaktadır. Kent merkezinde bulunan İslampaşa Camisi ve Gülbahar Camisi 16. yüzyıl yapılarıdır. Rize iklim koşulları nedeni ile çok verimli tarım alanlarına sahiptir. Özellikle çay ilin en önemli gelir kaynağı. Bunun yanı sıra, turunçgiller, şeftali gibi bölgeye "yabancı " meyveler de yetiştirilmektedir.

Tarihi yapılar açısından zengin olmayan Rize ve çevresi, bir yanı masmavi hırçın deniz, bir yanı hep yağışlı ve ıslak, yemyeşil doğası ile insanı büyüleyecek kadar güzeldir.

Az sayıdaki tarihi yapıyı dolaşıp, tepedeki Ziraat Bahçesi’ne çıkıyoruz. Burası Rize’yi kuş bakışı gören, çiçeklerle bezeli harika bir yer. Çayımızı yudumlarken Rize’yi seyrediyoruz. Bu sırada bir sürü küçük teleferik dikkatimizi çekebilir. Bu teleferikler; Rize yamaçta kurulu bir kent olduğu için, halkın çarşıdan evlerine kolayca ulaşabilmek için buldukları bir yöntem. Sanki her evin özel bir teleferiği var. Ayrıca gelir durumu için de önemli bir gösterge. Karadeniz’in yöresel yemeklerini denemek isterseniz Bedesten Lokantasına uğrayın. Ya da Karadeniz pidelerinin tadına bakın. Rize konaklamak için çok uygun. Çok sayıda nitelikli otel var. (Oteller Eki’ne bakınız.)

Doğuya doğru 20 dakikalık yolculukla Gündoğdu beldesine, on dakika sonra da Çayeli’ne ulaşıyoruz. Balıkçılar köyünde sahil boyunca taka yapımcıları sıralanıyor. Meraklılarına Çayeli girişindeki Hüsrev Restaurant’ın kurufasülyesin çok özel olduğunu hatırlatalım.

Rize - Çayeli arası 19 km. Bu civardaki Kaptanpaşa ve Çürükbel Ormanları ile İncesu Çağlayanları görülmeye değer mesire yerleri.

Çayeli’nden sonra Pazar ilçesi var. Pazar’ı geçip Ardeşen’e girmeden sağa dönünce Çamlıhemşin yoluna gireceksiniz. Yarım saat sonra Çamlıhemşin’deyiz. Yol burada ikiye ayrılıyor, ikisi de iki güzel vadiye ulaşıyor. Sağdaki Fırtına Vadisi’ne gidiyor. Şenyuva Köprüsü, biraz ileride de Zilkale var. Zilkale muhteşem doğanın içinde kaybolmayacak kadar görkemli bir yapı. Zilkale’den 4 km. sonra beton bir köprüye ulaşacaksınız. Buradan sağa dönülmeli. 30 Metreden dökülen Palovit şelalesinin coşkusu görülmeye değer. Bu vadinin adı Moye. Şelaleden geriye dönerken 3 km’lik yolu 40 dakikada gidebiliyoruz. Yeniden Fırtına vadisi ile buluştuk. Nehrin akış yönünün tersine Çat’a bir saatlik sürüşle ulaşıyoruz. burada Toşi Tesisleri doğal ürünlerle hazırlanmış yöresel yemeklerle sizi bekliyor. İki saatlik bir yolculukla Çamlıhemşin’e geri dönüyoruz. Diğer vadiye, Hala vadisine giriyoruz. Ayder’e yarım saatlık yolumuz var.

Ayder’de 3000 metreyi aşan doruklar ve 2000 metreye kadar yükselen ormanlar göz alabildiğine uzanır. 1350 metre yüksekliğindeki Ayder’in kaplıcaları meşhur. Konaklayabileceğimiz tesisler var, ancak fazla konfor aramayacaksınız. kalegon tesislerinde orman içinde iyi bir yemek yiyebiliriz. 10 km. daha ilerlersek Yukarı Kavron Yaylası’na, 3 km. sonra da Aşağı Kavron Yaylası’na ulaşırız.

Kabaca anlattığımız, Kaçkar’ın kuzeyinde yer alan bu yaylaları dolaşırken hissedeceğiniz coşkuyu hiç bir biçimde ifade edemeyeceksiniz. Sonsuz ormanlar içindeki su sütunları, tül tül dökülen şelaleler, yosun bürümüş kayalıklar, sisler arasında kaybolmuş Zil Kalesi, bahar coşkusu yaşayan vadiler, temmuz ayı olmasına rağmen direnen karlı tepeler, sisler ve bulutlar ülkesi Hemşin yaylaları. Buraları dolaşırken hissedeceğiniz duygu; korku değil merak olacaktır.

Yolumuz tekrar kuzeye yöneliyor ve sahile iniyoruz. Ardeşen’den 16 km. sonra Fındıklı’ya geliyoruz. Fındıklı Rize’nin sahil şeridindeki son durağı. Şöyle bir mola verip çayını içiyoruz. Kasaba küçük ama tipik karadeniz insanının sıcaklığı hissediliyor. Meraklıları için bir hatırlatma. Çağlayan deresi üzerinde tarihi bir kemerli köprü bulunuyor.
 

ŞAHİN

New member
Local time
19:31
Katılım
27 Şubat 2006
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
gayet güzel resimler teşekkürler dostum sağol ..........
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst