- Katılım
- 6 Nisan 2007
- Mesajlar
- 3,175
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Yaşlı bir adam bir konfeksiyon mağazasının vitrine uzun uzun baktıktan sonra
ileride ki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek
“Küçüüük!” diye seslenir. “Bana biraz yardımcı olur musun?”
Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen
arkadaşlarını bırakıp gelir. 7-8 yaşlarındadır ve üzerindeki elbiseler tek kelimeyle dökülüyordur.
Yaşlı adam çocuğun saçlarını okşadıktan sonra çocuğa döner ve
“Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim. Bakalım üzerine uyacak mı?” der
Çocuk bu teklifi ilk önce şaka sanır. Ama adam son derece ciddidir ve onunla birlikte mağazaya girerken ilk önce rüya da olup olmadığını, daha sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşünür..Genellikle aile deki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen giyecek elbiselerin kendilerine dar gelmesiyle birlikte dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette ağabeylerinden ona geçtiğini düşünür.. Ama her zaman hasta dedikleri babasının ne kadar zor para kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemiştir çocuk..
Şimdiyse ilk defa yeni bir elbisesi olacaktır. Üstelik bayrama üç gün kala...Çocuk
yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde ilk defa büyümüş olduğunu fark eder..Hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkadır ve artık üşümeyecektir. Çocuk misketleri onun cebine bıraktığındaysa iyice keyiflenir..İrili ufaklı misketler gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştır ve çocuk inanılmaz keyiflidir. Demek ki her bir cep en az elli misket alabilirdi..
...
Yaşlı adam çocuğu sağa sola döndürdükten sonra elbiselerin paketlenmesini ister..Ve iş
tamamlandığında tezgâhtara dönerek
“Elbiseleri torunuma alıyorum.” Der..
“Kendisine sürpriz yapacağım için onları bu çocuğun üzerinde denedim.”
Çocuk bir anda beyninden vurulmuşa döner ve ne diyeceğini bilemez haliyle..Ama
artık büyüdüğüne göre bir şey belli etmemelidir ya aynaya son bir defa
baktıktan sonra üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara koyar..Sonra da bir kenara
fırlattığı eskilerini giyer..
Adam elbiselerin torununa uyacağından emindir artık..Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğindeyse onu yanında göremez.
Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmış der içinden...
Çocuk arkadaşlarının yanına döndüğünde bir kenara çekilerek onları seyretmeye
koyulur ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmak istemez..Arkadaşları,
“Niçin oynamıyorsun? En güzel misketleri sen kazanmıştın.” Diye sorduklarında, çocuk
inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışır ve
“Misketlerim bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi.” Der...
“Bu yüzden onları bayramlık kabanımın cebine sakladım”...
....................................
İşte böyle...
Dünyanın sadece bizim çevremizde, bizim parmağımızın ucunda döndüğünü sanmayalım ne olur..
İnsanlar birbirine ne söylendiğini zamanla unutabilir bunu biliyoruz...Ama nasıl hissettirildiğimizi unutabiliyor muyuz? Hangimiz canımızı acıtan bir olayı unuttuk?
Hele ki bu insan 7-8 yaşlarında bir çocuksa ! unutmayacaktır işte..
Yeter ki bakmasını, yeter ki görmesini bilelim bizler..
Üstelik sadece bayram olması şart değil...
Herhangi bir zamanında ömrümüzün, hani 3 günde kalmışken bayrama diyorum;
Ayna karşısında gözleri mutlulukla ışıldayan bir dolu bir dolu bir dolu çocuğun sevincine vesile olalım..Güzel bir anımız olsun bir yıl daha sona ermeden.....
Hııı?
Hadi huzurumuz bol olsun... Hadi bayramımız gerçekten kutlu olsun?
Olmaz mı?
ileride ki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek
“Küçüüük!” diye seslenir. “Bana biraz yardımcı olur musun?”
Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen
arkadaşlarını bırakıp gelir. 7-8 yaşlarındadır ve üzerindeki elbiseler tek kelimeyle dökülüyordur.
Yaşlı adam çocuğun saçlarını okşadıktan sonra çocuğa döner ve
“Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim. Bakalım üzerine uyacak mı?” der
Çocuk bu teklifi ilk önce şaka sanır. Ama adam son derece ciddidir ve onunla birlikte mağazaya girerken ilk önce rüya da olup olmadığını, daha sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşünür..Genellikle aile deki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen giyecek elbiselerin kendilerine dar gelmesiyle birlikte dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette ağabeylerinden ona geçtiğini düşünür.. Ama her zaman hasta dedikleri babasının ne kadar zor para kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemiştir çocuk..
Şimdiyse ilk defa yeni bir elbisesi olacaktır. Üstelik bayrama üç gün kala...Çocuk
yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde ilk defa büyümüş olduğunu fark eder..Hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkadır ve artık üşümeyecektir. Çocuk misketleri onun cebine bıraktığındaysa iyice keyiflenir..İrili ufaklı misketler gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştır ve çocuk inanılmaz keyiflidir. Demek ki her bir cep en az elli misket alabilirdi..
...
Yaşlı adam çocuğu sağa sola döndürdükten sonra elbiselerin paketlenmesini ister..Ve iş
tamamlandığında tezgâhtara dönerek
“Elbiseleri torunuma alıyorum.” Der..
“Kendisine sürpriz yapacağım için onları bu çocuğun üzerinde denedim.”
Çocuk bir anda beyninden vurulmuşa döner ve ne diyeceğini bilemez haliyle..Ama
artık büyüdüğüne göre bir şey belli etmemelidir ya aynaya son bir defa
baktıktan sonra üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara koyar..Sonra da bir kenara
fırlattığı eskilerini giyer..
Adam elbiselerin torununa uyacağından emindir artık..Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğindeyse onu yanında göremez.
Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmış der içinden...
Çocuk arkadaşlarının yanına döndüğünde bir kenara çekilerek onları seyretmeye
koyulur ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmak istemez..Arkadaşları,
“Niçin oynamıyorsun? En güzel misketleri sen kazanmıştın.” Diye sorduklarında, çocuk
inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışır ve
“Misketlerim bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi.” Der...
“Bu yüzden onları bayramlık kabanımın cebine sakladım”...
....................................
İşte böyle...
Dünyanın sadece bizim çevremizde, bizim parmağımızın ucunda döndüğünü sanmayalım ne olur..
İnsanlar birbirine ne söylendiğini zamanla unutabilir bunu biliyoruz...Ama nasıl hissettirildiğimizi unutabiliyor muyuz? Hangimiz canımızı acıtan bir olayı unuttuk?
Hele ki bu insan 7-8 yaşlarında bir çocuksa ! unutmayacaktır işte..
Yeter ki bakmasını, yeter ki görmesini bilelim bizler..
Üstelik sadece bayram olması şart değil...
Herhangi bir zamanında ömrümüzün, hani 3 günde kalmışken bayrama diyorum;
Ayna karşısında gözleri mutlulukla ışıldayan bir dolu bir dolu bir dolu çocuğun sevincine vesile olalım..Güzel bir anımız olsun bir yıl daha sona ermeden.....
Hııı?
Hadi huzurumuz bol olsun... Hadi bayramımız gerçekten kutlu olsun?
Olmaz mı?